Kapitalizm güncellemesine bir itiraz denemesi

CEMİL FUAT HENDEK
Geçenlerde bu sitede Georg Fülberth’in kapitalizmin güncellenmesi üzerine bir makalesi yayımlandı. Fülberth, Almanya’da devrimcilerin pek çok şey öğrendiği, halen Alman Komünist Partisi’ni terk etmemekte direnen ender saygın marksistlerden biridir. Marburg Üniversitesindeki kariyerinin yanı sıra somut siyasi mücadelede de yer almış, seçimlerde DKP’den adaylığını koymuş, belediye meclis üyeliği gibi görevler de üstlenmiş ender akademisyenlerdendir. Dahası, asıl uzmanlık alanı da doktorasının konusu olan “kapitalizm”. Bu konuda da pek çok girdileri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, içinde yaşamakta olduğumuz ekonomik düzenin gelişimini, yönelimlerini vb. sıkı bir gözleme tabi tutmasının, derinlemesine irdelemesinin onun için sadece normal değil, aynı zamanda zorunlu bir görev olduğunu biliyoruz. Fülberth gibi birinin, kapitalizm incelemesini, “kılcal damarlarındaki” değişimi saptama heyecanıyla “mikroskobik” düzeye yükseltirken, farkında olmaksızın toplumsal bağlarından yani siyasetten kopararak soyutlama tehlikesine düşebileceğini de asla düşünmek istemem.
İÇİMDE DOĞAN BİR ŞÜPHEYLE YÜKSELEN SORULAR
İşte tam da bu bu nedenle sormadan edemedim: “Acaba Fülberth kapitalizm üzerine görüşlerini revize ederek devrimci marksist çizgisinden uzaklaşıyor mu? Ve aşağıdaki notları düşmekten kendimi alamadım.
Fülbert yazısının en başlarında “Öznel faktörü şimdilik bir kenarda tutalım” diyerek yaşanmakta olan kapitalizmi siyasetin dışına taşımış olmuyor mu? Yoksa bu biraz da somut durumun dayattığı bir “dışarıda tutma” mı? Çünkü dünyanın epey bir bölümünde kapitalizmi sonlandıracak öznel faktörün zaten “içeri alınacak”, yani göz önünde bulundurulacak hali -en azından şimdilik- görülmüyor.
Yine de, kapitalizmin krizlerde batmayıp “…her defasında daha başka bir kapitalizm (olması)” saptaması yanlış anlamalara, dahası, manipülasyonlara kapıları kapatmak için daha ayrıntılı izaha muhtaç. Hele Almanca gibi kavramların aşırı titizlikle kullanıldığı bir dilde…
Kaldı ki, “daha başka bir kapitalizm”e temel kıstas olarak “fosil enerji kullanımı”nın alınması da çok tartışma götürür bir iddia. Kapitalizmin “sadece dönemsel olan çöküşlerden farklılaşması” tezi de bence oldukça tartışma götürür.
Ama şimdilik sayıda kalalım.
BİR NUMARALAMA DA BENDEN
Fülberth’in “kapitalizmin sistemik krizlerinin dördüncüsü”nden bahsettiği yazısına “Kapitalizm 2.0” başlığı koyma nedenini diğer dillerdeki okuyucu bilmeyebilir. “2.0” Almancada halk diline yerleşen bir kavram. “Orijinal olmayan, değişmiş olan” anlamına kullanılıyor. Fülberth ona atfen yazısını adlandırmış. Ama böylesine can alıcı bir konuda bu tür adlandırmalar da yanlış anlamalara yol döşer.
(Ben 1990’da Photoshop’la çalışmaya başladığımda 1.0 idi. Her geliştirmeyle ilerledi. Şimdi, Kasım 2024 itibariyle “Photoshop 26.1”) olmuş. Yani bilgisayar programlarında her ufak katkıyla birlikte numara da yükseliyor. Haydi diyelim ki, biz bilgisayar dünyasının pazarlama normuna uymak zorunda değiliz. Yine de numaralama kısa açıklamalarıyla şöyle mi olmalıydı?:
Kapitalizm 1.0: Kapitalist ilişkiler ilkel haliyle burjuvazinin siyasal iktidarı ele alışından (Hollanda, İngiltere, Fransa v.d.) çok önce tarih sahnesine çıktı.
Kapitalizm 2.0: Burjuvazinin iktidara gelişiyle kapitalizm yeni bir aşamaya geçti, o ülkelerin sınırları içinde devleti de arkasına almış hâkim ekonomik sistem haline geldi. (Köleler, toprağa bağlı köylüler vb. azat edilerek kapitalizmin özgür “ücretli köleleri”ne dönüştürüldü.)
Kapitalizm 2.1: Buhar makinesinin icadı karakter itibariyle yeni bir aşama değildi, fakat yeni bir nicelik yarattı; bu teknik ilerleme sayesinde o zamana dek görülmemiş bir büyüme söz konusu oldu. Binlerce insanın çalıştığı üretim birimlerinde (fabrikalar), o zamana dek görülmemiş bir verimlilik (sömürü oranının da yükselmesi) artışı sağlandı. Buna bağlı olarak sermayenin yoğunlaşması ve merkezleşmesi de hızlandı. (Dikkat: Makinelerin üretime katılımına karşın insanın insanı sömürüsü devam etmekte.)
Kapitalizm 2.2: Yukarıda özetlenen ilerlemeyle birlikte sanayi, ticaret ve banka sermayeleri birleşmekte, karteller, tekeller oluşmakta ve kapitalizm yeni bir basamağa doğru ilerlemektedir. (İnsanın insanı sömürüsü devam etmekte, sömürülenlerin sayısı katlanarak artmakta.)
Kapitalizm 3.0: Kapitalizm bu süreç sonunda emperyalizm aşamasına geçti. Burada karakterinin özü değişmemiş olmakla birlikte geniş kapsamlı ve derinlemesine bir değişim söz konusudur. Değişmeyen, insanın insanı sömürüsüdür. (Öte yandan kolonyal ilişkilerin dünyanın birçok yerinde devam etmekte olduğunu unutmayalım.)
Kapitalizm 3.1: Birinci Dünya Savaşı sonunda son üç büyük imparatorluk ortadan kalkarken bir sosyalist ülke çıktı ortaya: SSCB! Yükselmeye başlayan ulusal kurtuluş hareketleriyle birlikte kolonyal sistem hem alan itibariyle küçülmeye, hem de ülkeler arası ilişkiler açısından çözülmeye başladı. (SSCB’de üretim araçları üzerinde özel mülkiyet, dolayısıyla insanın insanı sömürüsü yasaklanırken, kapitalist ülkelerde üretim, ticaret ve hizmet alanlarında sömürü çarkları dönmeye devam etti.)
Kapitalizm 4.0: İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya yüzüne iki toplumsal/ekonomik sistem yerleşti. Kapitalizm ayağını ona göre atmak zorunda kaldı. Öte yandan kolonyalizm pek kısa zaman içinde (pek küçük birkaç örnek dışında) tamamen sonlanacak, emperyalizm kapitalist sistem içindeki tüm ülkeleri kapsayacaktı.
Kapitalizm 5.0: Sosyalist sistemin ihanetler zincirine bağlı karşıdevrimlerle çökertilmesi ve bir an için “tek kutuplu bir dünya” algısının ortaya çıkışıyla emperyalizm zincirlerinden boşaldı. “Global” çapta estirilen neoliberal fırtınalar dönemi başladı. Kapitalizm dünya yüzünde “yepyeni” uçsuz bucaksız topraklar “keşfetmekte” ve oraları işgal etmekteydi. (Bir zamanlar sosyalist sistemle yönetilmiş olan her yeni işgal bölgesi bir süredir unutmuş olduğu insanın insanı sömürüsüyle tekrar tanışmaktadır.) Neoliberalizmle birlikte devlete üretim, dağıtım, hizmetten ve her türlü kontrol işinden el çektirildi. “Sen çalışma, paran çalışsın!” ilkesine uygun olarak sermayelerin arkasına sıfırlar ilave eden bir borsa kumarcılığı yaygınlaştı. Maddi karşılığı olmayan sermaye dağları yükseldi.
Kapitalizm 5.1: Almanya’da Kohl’ün başbakanlığı döneminde Sezar’ın, Napolyon’un, sonra da Hitler’in rüyalarını süsleyen hayal gerçekleşti. Avrupa ülkeleri birleşerek Avrupa Birliği’ni kurdular. Ulusal sınırları kaldırdılar, aynı para birimine geçtiler, çoğu ekonomik uygulamalara, toplumsal yasalara ortak imza atmaya başladılar. (Lütfen dikkat, insanın insanı sömürüsü devam etmektedir. Değişen tek nokta var: Sömürünün genel kurallarını artık ulusal çapta değil, kıta çapında koordine etmeye çalışmaktalar.) Bu arada işçi sınıfının, ortadan kalktığı iddia edilirken aksine daha da yaygınlaştığı, o güne dek ayrıcalıklı konuma sahip mesleklerden insanların da “ücretli kölelere” dönüşmekte olduğu gözlemlendi. (Örneğin sağlık sektöründeki özelleştirmeler sonucu ortaya çıkan dev hastane zincirlerinde çalışan doktorlara, ya da binlerce avukat çalıştıran uluslararası hukuk bürolarında işe alınan genç avukatlara, hesap uzmanlarına, özel okullarda, üniversitelerde çalışan öğretmen ve akademisyenlere vb. bakın.)
Kapitalizm 5.2: Fakat o da nesi? Emperyalist hiyerarşinin zirvesine çöreklenmiş ABD’nin konumu sarsılmakta. Avrupa Birliği’nin yanı sıra başkaca iki merkez daha türemekte, tek kutuplu dünyada çatlaklar belirmekte. Bu arada Hindistan, Brezilya, Türkiye gibi “yeni yetmeler” de peydah olmakta. (Kapitalizmin en temel karakteristiği açısından değişen hiç ama hiçbir şey yok! Örnek mi istiyorsunuz? 2008 krizine bakın. Tüm krizlerde olduğu gibi, bu sefer de her yerde devlet imdada çağrıldı. Büyük zararlar telafi edildi. İnsanın insanı sömürüsü ise alabildiğine devam etti.)
KAPİTALİZM YENİ BİR “SON”A MI YAKINLAŞTI?
Şimdilik hep birlikte aşılamayan bir kriz halindeyiz. Her yerde aşılmayan bir enflasyon, para ve malın değer kaybı, üretememe hastalığı ile başbaşa giden bir yönetememe sıkıntısı…
Kimilerine göre ne gam! Öznel faktörün görünmediği şu dönemde Kapitalizm 5.2’deki durumun yarattığı sorunlar yumağının çözümleneceğine kesin gözüyle bakıyor olabilirler. Ya da, “olmazsa bir dünya savaşıyla çözülür” diye düşünenler de kuşkusuz vardır.
Her durumda Fülberth’e sormak isterdim: Yani, kapitalizm bir kez daha bu duruma çözüm bularak “başka bir kapitalizm” haline mi gelecek? Ya da “başka bir kapitalizm” haline gelerek mi bu sorunlarını aşacak? Böylece yok oluşuna bir adım daha mı yaklaşacak?
“BAŞKALAŞAN” KAPİTALİZM
Fakat hangi sayıyla kodlarsak kodlayalım, karakterini belirleyen temel kıstas Fülberth’in not düştüğü gibi “doğal kaynakları daha koruyucu yaklaşımı” yanı sıra “ataerkil düzenden uzaklaşmış olması” mı olacak? Aslında ortaya çıkmış ve pek yakında hızla yaygınlaşacak başka olgular da var. Coğrafi ve ulusal sınır tanımaksızın herkesin evine taşınacak olan dev bürolar çoktan yaygınlaşmaya başlamadı mı? “Karanlık fabrikalar”ın da eli kulağında değil mi? Yoksa Fülberth’in saydıklarını birer yan ölçüt olarak görüp (bunlardan başka olgular da belirebilir), asıl temel kıstas olarak, sömürülmekte olan işgücünün -robotlar sayesinde- neredeyse tamamen “el emeği”nden uzaklaşarak “akıl gücü”ne dönüşeceğini mi kabul edeceğiz? (Yapay zekâ kendi kendisini üretir hale de gelse insanın akıl gücüne gereksinim ortadan kalkmayacak. Hiçbir şey için olmasa da, o değişimi kontrol altında tutabilmek için…)
“BAŞKA KAPİTALİZM”DE ASLA DEĞİŞMEYECEK OLAN
Şimdi… Bu kadar ayrıntılamaktan, daha doğrusu biraz da “delice” güncelleme numaralamasına girişmekten amacım, kapitalizmin bugüne dek her aşamada yeni olgular ortaya çıkarmasına karşın, özünde yani ”insanın insanı sömürüsüne dayanmasında” en ufak bir değişiklik olmadığını vurgulamak içindi. Çünkü Fülberth’in “değişen koşullarda da kalacak şeyler” olarak “kâr maksimizasyonu, periyodik aşırı birikim, krizler ve savaşlar”ı saymasını da yetersiz buluyorum. Ve sormak istiyorum: Asıl en temel karakteristik olan, “işgücünün sömürüsü” nerede kaldı? Sakın, bir aşamada onun ortadan kalkacağından yola çıkıyor olmasın? Yoksa “koca” Fülberth dönüp dolaşıp, bizi “kapitalizmin bir gün kendi içine çökerek sönümleneceği” öngörüsüne mi yaklaştırmak istiyor?
Her neyse, tartışılmaz bir gerçek karşısında duruyoruz: Öznel faktör ortaya çıkıp, yığınları devrime yönlendirmediği sürece, yani…
– Kapitalist düzen devam ettikçe sömürü de devam edecek!
– Sömürü devam ettiği sürece eşitsizlik artacak, hep daha geniş çevreleri de kıskacına alacak.
– Eşitsizlik arttıkça zorunlu bir şey daha olacak: Milyarlarca insana yönelik manipülasyon ve baskılar da artacak.
Bu arada tabii krizler, darbeler, savaşlar… Anlayacağınız olasılıklar çok. Onlardan biri de öznel faktörün hiç beklenmedik bir anda ve coğrafyada ortaya çıkıverme olasılığı…
GÖRSEL: Ömer Yaprakkıran