January 13, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Gamze Yücesan-Özdemir: “Avcıoğlu bu topraklardaki devrimci ve sol tarihin mirasıdır”

Gamze Yücesan-Özdemir: “Avcıoğlu bu topraklardaki devrimci ve sol tarihin mirasıdır”

Yazar ve akademisyen Prof. Dr. Gamze Yücesan-Özdemir’e göre, Doğan Avcıoğlu bu topraklardaki devrimci ve sol tarihin en önemli miraslarından biri. “Avcıoğlu özellikle gençleri heyecanlandırıyor. Gençlerin bugünü yıkıp yarını kurma iddiasına, onların hayalperestliğine, neşesine, yaratıcılığına ve hesapsızlığına yol veriyor” diyen Gamze Yücesan-Özdemir, sorularımızı yanıtladı.

– “Türkiye’nin Düzeni” kitabı ve Doğan Avcıoğlu sizce 2024’te neden önemli? Neyin eksikliğini kapatmaya çalışıyor bu kitap veya onun sayesinde bugün nelerin “gereğinden çok fazla olduğuna” dikkat çekmek mümkün oluyor?

GAMZE YÜCESAN-ÖZDEMİR – Bugün eskinin tartışmalarının hafızalardan silindiği, yeni hedeflere yönelik belirlemelerin de bulanık olduğu bir süreçten geçiyoruz. Halkı derin bir sefalet ve yokluk içine sürükleyen iktisadi ve siyasal buhrana karşı ne siyasal iktidar ne de muhalefet bir gelecek önermiyor, öneremiyor. Burjuva sosyal bilimleri enerjisini ve sınırlı da olsa bilgi üretme kapasitesini yitirmiş durumda. Burjuva siyasal alanına sıkışan ve kuraklaşan sol da bu topluma bir gelecek sunmuyor, sunamıyor. Sol iddiasında olanların bir kısmı, siyasal iktidarın ya da sağın diline ve sorularına cevap yetiştirmeye çalışıyor, tepki veriyor. “Sol” kendi sözünü, kendi dilini kurmak yerine sağa cevap yetiştiriyor.

HALK SINIFLARINA BİR REHBER

Bu zorlu günlerde halk siyasallaştırılamayan ama kendisine ait olan talepler üretiyor. Halk, siyasetini ve aydınını arıyor. Dolayısıyla, Doğan Avcıoğlu ve Türkiye’nin Düzeni, bugün siyasetini ve aydınını arayan halk sınıflarına bir rehber olarak gündemdedir.

Doğan Avcıoğlu bu topraklardaki devrimci ve sol tarihin mirasıdır. Avcıoğlu’nun duruşu, bu ülkeyi ve halkı sevmenin, bu ülkeyi ve halkı savunmanın, geleceği bu topraklarda kurmanın heyecanı ve iradesidir. Bugün bu heyecan ve irade canlanmıştır. Oldukça önemlidir.

Aydın olarak Avcıoğlu, bilimsel çalışmayı sadece anlama ve açıklama olarak değil değiştirme olarak gören tarihsel maddeciliğin yolunu izler. Cumhuriyeti, aydınlanmayı, anti-emperyalizmi ve sol değerleri tutkuyla savunur. Bilimi toplum yararına ve toplumun aydınlık geleceğine kılavuz eder. Yurtsever olarak Avcıoğlu, ülkenin kalkınması, bölüşüm adaletsizliğinin ortadan kalkması, bağımsız bir ekonominin ve ülkenin kurulması çabasını her daim sürdürür. Devrimci olarak Avcıoğlu, iradecidir, kararlıdır ve hiç çekince koymadan, doğrudan iktidarı ister. İktidar onun yazılarında toplum için bir şey yapmanın önkoşuludur. Kaçılacak değil ardına düşülecek olan şeydir. Kendi kaderini ellerine alacak olan yurttaşların yarınlarının yongasıdır. O, aydınlık bir gelecek için bu topraklara güvenini ve inancını hiç yitirmez.

Bugün Avcıoğlu,bu ülkenin geleceğini “bu iktidar gitsin de”, “demokrasi gelsin de” diyerek kurutanlara bir cevap oluyor. Bir alternatif olarak sosyalizmin dillendirilmesinde öteden beri süren “daha zamanı değil” sıkıcılığına bir çare oluyor. “Sosyalizm asıl şimdi” demek isteyenlerin önünü açıyor. Özellikle de gençleri heyecanlandırıyor. Gençlerin bugünü yıkıp yarını kurma iddiasına, onların hayalperestliğine, neşesine, yaratıcılığına ve hesapsızlığına yol veriyor.

HALK KEMALİZMİ: AYDINLANMACI VE CUMHURİYETÇİ DURUŞ

– Türkiye’nin Düzeni ve Avcıoğlu, AKP’nin toplumu tümüyle fethetmesine engel olan bir tür “halk kemalizmi”ne teorik stepne olabilir mi? Bu teorik temeli geçmişten aramak mantıklı mı? Yoksa burada sosyalizmle Türkiye aydınlanması (veya laik-toplumcu düzen) arasındaki geçişliliğe/devamlılığa bir örnek mi buluyoruz?

GAMZE YÜCESAN-ÖZDEMİR – Bu topraklarda halk Kemalizmi, aydınlanmacı ve cumhuriyetçi akımların kendisini var etme biçimidir. En genel hatlarıyla, bu ülke topraklarında dayanışmayı yükseltmek, kamusallığı öne çıkarmak, piyasalara toplum adına müdahaleyi gerçekleştirmek, ülkeye gericilikten uzak faydalı insanlarla örülecek bir gelecek sağlamak maksadını güder. Halk Kemalizmi, memleket genelinde gelir ve gelecek eşitsizliğinden yakınanlar, gericiliğe karşı olanlar, Anadolu aydınlanmacılığının kazanımlarının yitirilmesine tepki duyanlar, çocukların eğitimi, gençlerin yarınları ve kadınların hakları konularında kaygıları artanların ortaklaşmasıdır.

Avcıoğlu bu toprakların halk Kemalizminden beslenen ilerici, devrimci, yurtsever köklerinden biridir. Bu köklerde sosyalizme giden yolda, kamucu, anti-emperyalist, bağımsızlıkçı ve kalkınmacı siyaseti/hattı savunmak var. Bu köklerde ülkenin insanlarının halk Kemalizmiyle, Anadolu aydınlanmacılığıyla ve Cumhuriyetin kazanımlarıyla buluşmaları var. Bu köklerde, gerçekleşebilir düşlerin sahibi devrimcilerin, aydınların ve bilim insanlarının tarihi var. Bu köklerden gelecek ufkuna yürümek, emekçilerin kendini bir ulus olarak var edeceği sosyal Cumhuriyeti kurmaktır.

– Radikal cumhuriyetçi bir düşünür olarak Doğan Avcıoğlu’nun basit bir darbeci, bu arada Türkiye soluna son 30 yılda iyice sızan yeni moda bir linçle “Kürt düşmanı” olarak tanımlanması mümkün mü? Avcıoğlu Türkiye solundaki hangi vitaminlerin eksikliğine erkenden dikkat çekmiş oldu sizce? İktidar hırsı ve ona yönelik örgütlenmenin dışında hangi boşlukları öne çıkarmış sayılmalıdır? Dinciliği Türkiye’de iktidar yapan liberalizme karşı ülkemizdeki en etkili panzehirlerden birinin ve belki de birincisinin Avcıoğlu solculuğu (veya onun radikal kemalizmi) olduğunu söylemek, abartı mı olur?

GAMZE YÜCESAN-ÖZDEMİR – “Kürt düşmanı” ifadesi bugün Doğan Avcıoğlu ve onun mirasına sahip çıkan bağımsız sosyalist bir hattı savunanlar için oldukça sık kullanılıyor. Ne Avcıoğlu ne de onun mirasına sahip çıkanlar ve bağımsız sosyalist hattı savunanlar halka ait olan herhangi bir şeye düşman olmakla suçlanamazlar: Bu tarz tespitler başka bir şeyin milliyetçilerine ya da liberal entegrasyonistlere ait olabilir ancak.

YURTSEVERLİK VE MİLLİYETÇİLİK

Yurtseverlik son yıllarda sola enjekte edilen liberalizmle birlikte “milliyetçilik” olarak adlandırılarak sosyalist soldan dışlandı. Milliyetçilikle eşitlenerek ve bu iki kavram birbirinin yerine kullanılarak silinmek istendi. Yurtseverliğin sosyalist soldaki anlamı bir ülke emekçilerinin hayatı hep birlikte üretme, üretilen değerleri kendi topraklarında tutma ve hep birlikte paylaşma iradesi iken bunu milliyetçilik saymak ve yerine kimlikleri, kültürleri, etnisiteleri, mezhepleri heyecanla sahiplenmek ortak bir ülke kurma heyecanını yok etmektir. Liberal söylemin hegemonyası altında yurtseverlikle mesafelenen sol, son yıllarda bu topraklarda kendini “marjinal” kıldı.

Bu toprakların çocukları olmaktan uzaklaştı. Başkalarının gözleriyle kendine ve halkına bakan yabancılar haline geldi. Oysa ki hem yaşadığı toprakların çocukları olup hem de insanlığın ortak değerlerini savunanlar Avcıoğlu’nun da aralarında olduğu solcular ve devrimcilerdir.

– Türkiye’deki devrimci hareketin medyayı elinde tutabilen liberal mikropların merkez karargâhı Birikim’in tüm versiyonlarıyla uzak tutulduğu, gerçekten sosyalist bir öfke ve eylem tutkusu içeren çevrelerde bile Avcıoğlu’nun yeterince anlaşılabildiği söylenemez. Bu anlayış eksikliğinin kaynakları sizce nerede? Liberal ideolojilerde mi?

GAMZE YÜCESAN-ÖZDEMİR – Sol liberalizm son yıllarda farklı akımlar için ortak bir isimlendirme olarak kullanılıyor. Post-marksizm, postmodernizm, postyapısalcılık sol liberalizm başlığında toplanıyor. Hepsi de farklı başlıklar altında aynı işi yapıyor: Liberalizm başta olmak üzere kapitalist sınıfın söylemlerini emekçi kesimlere aktarmak; üretimin koşullarına sahip olan sınıfın fikir üretiminde de rakipsiz olmasını sağlamak.

Sol liberalizmin aksiyomları ve siyasi maksadı liberal söylemle, onunla olmadığında başka bir kapitalist söylemle uyumludur. Sınıf mücadelesini, sömürüyü ve iktisadi alanı görmeyen ve siyasal alandaki mücadeleleri demokrasi başlığına sıkıştıran bir söylemsel stratejidir bu. Bu nedenle gelinen noktada sınıftan kaçışı gerekçelendirerek, açıkladıklarından çok açıklanmasını imkânsız hale getirdikleri alanlarla görünür olurlar. Devrim ihtimalinin ortadan kalktığını tartışan teorik “sefalet”in ve “sınıftan kaçış” ile boşalan siyasetin akademik bilgisini üretirler.

LİBERAL SÖYLEMİN HEGEMONYASINA KARŞI

Liberal söylemin hegemonyasında sosyalistler son on yıllarda kendilerini çekingen ve mütereddit hissettiler. Bir kısmı solun yeni standartlarına uymadığını düşündüğü için sessizleşti. Bir diğer kısmı direnen, onurlu ve inatçı bir varoluşu tercih etti. Ama bu varoluşun daha öteye taşınmasının yolu neoliberalizmin hegemonyası altında açılamıyordu.

Bugün neoliberal dünyanın, küreselleşen dünyanın, finans dünyasının sonu gözüküyor. Kapitalizmin içinde bulunduğu kriz yapısal ve çok derin. Kapitalizmin yenilgileri gerçek ve devam edecek. Sosyalistlerin bu ülke emekçilerinin taleplerinin, özlemlerinin ve dertlerinin taşıyıcıları olması günü gelmiştir. Bu noktada da sosyalistler, devrimci tarihin içinden Avcıoğlu’nu bu topraklarda yeni bir düzen kurmanın devrimci inadı, inancı ve heyecanı olarak sahipleniyorlar.

– Türkiye’de 1923’ün tarihsel meşruiyetinin altını çizen ve buradan sol bir cumhuriyet projesine yürüyen Avcıoğlu’nun yarım yüzyıl önce önerdiği çözümlere dönüş önermek, acaba onu doğru anlamak mıdır? Yoksa onun açtığı kapıları genişletmek, bulgu ve saptamalarından hareketle yeni sosyalist bir yol mu inşa etmek gerekiyor?

GAMZE YÜCESAN-ÖZDEMİR – Avcıoğlu’nun dünden bugüne bıraktığı devrimci miras laik, anti-emperyalist ve emekten yana bir düzeni kurmaktır. Bağımsızlık yitiminin sonuçları konusunda toplumu uyarmak, başkasının cumhuriyetinin normlarıyla kendi cumhuriyetinizi kuramayacağınızı söylemektir. Sosyalist bir ufka doğru yürürken sahip olduğumuz köklerdir bunlar. Bugün Cumhuriyet ötesi bir sosyalizm olmaz.

Bağımsız cumhuriyet ancak ve ancak emekçi halkın cumhuriyetidir. Burjuva siyasetinin yeni bir umut üretemediği ve tüm iddiasını kaybettiği bir dönemde iddia sahibi olmak hayatidir. Bu ülkede emekçiler var. Onlar toplumun yalnızca kurtuluşunun değil aynı zamanda yeniden kuruluşunun da temelidir. Bu cumhuriyetin geleceğini onu terk etmiş olanlar ya da terk etmeye hazırlananlar değil ona mecbur olanlar belirleyecektir: Ülke emekçilerindir.

Avcıoğlu’nun dünden bugüne bıraktığı miras yurtseverliktir. Hayatta en kötü şey insanın doğduğu topraklara yabancılaşmasıdır. Bu topraklarda halk egemenliğine dayalı bir sosyal cumhuriyeti yeniden kuracak en önemli damarlardan biri yurtseverliktir. Geleceği bu memleketin emekçilerinin geleceğinde görmeyi, “korkak, cesur, cahil, hakîm ve çocuk” olanlarla birlikte gülebilmeyi ve ağlayabilmeyi gerektirir.

Avcıoğlu’nun dünden bugüne bıraktığı miras devrimci iradedir. Bugün Doğan Avcıoğlu demek, bu ülke uğruna kendini adamış, mücadele etmiş devrimcilerin ve aydınların izinde sosyalist geleceği kuracak devrimci irade demektir. Avcıoğlu’nun izinde bu ülkeye ve devrime inanıyoruz.

SIRADAKİ: Zülâl Kalkandelen: “Doğan Avcıoğlu Kemalist ilkeleri Marksist açıdan yorumluyordu”

(Yazı dizimizdeki tüm mülakatlara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz…)