April 23, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Büyük Türkiye mi, Büyük Kürdistan mı?

Büyük Türkiye mi, Büyük Kürdistan mı?

ÇAĞDAŞ GÖKBEL

Türkiye’nin neo-osmanlı ideolojisiyle tekrar cesaretlendirildiği ve cumhuriyet doktrininden tamamen koparıldığı bir çöküş döneminden geçiyoruz. Sovyetler Birliği’nin tamamen ortadan kaldırıldığı bir sürecin ardından onun etki ve çevresinde serpilen, görece bağımsız ve anti-emperyalist ülkelerin tek tek parçalanması gerekiyordu. Irak, Suriye, Libya, Yugoslavya ve Romanya. SSCB’nin çöküşü, anti-emperyalist cephede yıkıcı bir domino etkisi yaptı. Kendi rızasıyla NATO’nun bir parçası olan ve anti-emperyalist tezlerini, sınıfsal çıkarlarına uygun olarak revize eden Türkiye ise kendi çöküş planını yine bizzat kendi eliyle uyguluyormuş gibi görünüyor. Türkiye’yi bu çöküşe ikna etmenin en ekonomik ve kolay yolu neo-osmanlı ideolojisini kışkırtmakmış gibi görünüyor. Suriye’nin tamamen çöküşü, El-Kaide mi yoksa IŞİD mi olduğu belli olmayan bir rejimin Şam’da iş başına gelmesi, neo-osmanlıcı etkiyi galeyana getirdi. Avrupa basını, özellikle Sultan Erdoğan söylemini çok benimsemiş görünüyor. Dün başına ödül konan terörist, bugün meşru hükümet lideri olabiliyor Avrupa’da. Dün diktatör olan Erdoğan, bugün tatlı demokratik sultan olabiliyor. Adını koyalım, neo-osmalı projesi, Türkiye’nin yine Türkiye eliyle parçalanması projesi. Bu çılgın projeye uyum sağlayacak toplumsal ve kültürel yapı, 12 Eylül cuntası tarafından başarıyla inşa edildi. Faşizm sıradanlaşırken, toplum “Büyük Türkiye” hülyalarına inandırıldı. Bu yüzden Türkiye burjuvazisi dinci projeden hiç vazgeçmedi. Şam yönetimindeki Colani ve ekibinin eğitim müfredatından kaldırdığı “evrimi” Türkiye çoktan kaldırmıştı. Türkiye’nin dinci projesi herkesi kıskandıracak hızdaydı. Ayrıca tek dertleri işçi sınıfını bölmek ve kitleleri sömürüye razı etmek değildi. Emperyalist ortakları tarafından yayılmaya teşvik edilen Türkiye sermayesi, toplumu ikna edebilmek için dinciliğe sarıldı. Fetihçi ideolojiyi başka türlü topluma kabul ettirmeleri mümkün değildi. Peki, Türkiye’nin her zaman karşısında olduğu iddia edilen güçler neden şimdi büyümesini istiyor? Çünkü, ülke büyüdükçe kurucu tezlerinden ve kendisini koruyan tüm sigorta mekanizmalarından uzaklaşıyordu. Suriye’ye doğru genişleyen Türkiye’nin artık kendisini koruyabilecek kurucu tezleri yok. Bu tezleri bizzat kendi eliyle yırttı attı. En önemli sigortalardan biri olan Montrö boğazlar sözleşmesi ise şimdilik duruyor. Amiraller bildirisi ve toplumda bir şekilde oluşturulan kısmı direnç olmasa çoktan belki o da yırtılıp atılmıştı. İngiltere, bu yüzden Türkiye burjuvazisine ‘yürü, ya kulum!’ diyor. Türkiye, yürüyor ve yürüdükçe kendi sonuna biraz daha yaklaşıyormuş gibi görünüyor.

Bundan yıllar önce Serdar Turgut, üniversite sıralarında olan bizlere bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Amerika’da gördüklerini, dostlarıyla yaptığı tartışmaları tek tek anlatıyordu. Bunu neden yapıyordu, açıkçası tam olarak şu an bile kestiremiyorum. Belki de bizden birilerinin kulağına su kaçırmak istiyordu.

Serdar Turgut, Pentagon’da bazı haritalar görmüş ve önemli tartışmalara şahit olmuştu. Hafızamın oyununa gelmiyorsam eğer, bu haritaların o dönem sokakta gazete ve dergi satan kulübelerde satılan dergilerde bile işlendiğini söylüyordu. Bu tartışmalar, “Büyük Kürdistan” üzerine yapılan tartışmalardı ve ortaya çıkan haritalar bu tartışma ekseninde şekilleniyordu. Serdar Turgut, bu açıdan yeni bir şey anlatmıyordu ve açıkçası anlattıkları çok fazla ilgimi çekmedi. O dönem zaten NATO toplantılarına katılan ve kendisini bağımsız ve Kemalist bir ülkenin askerleri sanan alıklar, bu haritaları görmüş ve toplantıları terk etmişti. Benim için sürpriz olan büyük Kürdistan tartışması değildi. Sürpriz olan, bu projenin yanına Türkiye’yi rahatlatmak için bir “Büyük Türkiye” projesinin konacak olmasıydı. Serdar Turgut’un anlattıkları o andan itibaren ilgimi çekmeye başladı. Anlattıklarının tamamını gazeteye yazdığını söylemişti, yıllar sonra kontrol ettiğimde Türkiye’nin genişlemesine ve büyümesine ilişkin herhangi bir şey göremedim. Sanırım Kürdistan projesini yazmak, görece güvenli sularda yüzmeye devam etmek anlamına geliyordu.[1]

Yıllar sonra bu ilginç diyaloğu tarihe geçmeme neden olan şey, bugün yaşanan gelişmelerdir. Türkiye, bir balon gibi şişiyor. Ayrıca sadece komşularına doğru da değil. Türkiye’nin Afrika’daki faaliyetleri artıyor ve aşağıdaki harita bunu kısaca özetliyor. Faaliyetler sadece askeri alanda değil, tüm sektörlerde giderek artıyor. Güçlenen Türkiye burjuvazisi, yeni emperyalist pozisyonuna göre rol alıyor.


“Türkiye’nin Afrika’da etki ettiği ülkeler ve faaliyet yürüttüğü çalışma alanları”[2]

Peki “Büyük Türkiye” projesi nedir? Kürdistan konusunda emperyalizmle uzlaşmacı bir tutum alması halinde Türkiye’ye uzatılan bir havuç. Ülke Kafkasya’ya doğru genişleyecek ve aynı zamanda batı emperyalizminin etki alanını Rusya coğrafyasına genişletecek. Son süreçte İran’ın hızla eski kadim düşman pozisyonuna doğru itilmesi, bu arzunun bir göstergesi olabilir. Hegemonya ve meşruiyet krizi içerisinde olan Atlantik hattı, bu meşruiyet krizini NATO’nun kadim birer partneri olan Türkiye ile aşmaya çalışıyor. Orta Doğu halkları için düşman kuvvetler olarak görülen ülke bayrakları, yerini neden ay yıldıza bırakmasın? Afrika’daki sömürgeci batılı şeytanın yerini, neden kadife bir eldiven olarak Türkiye almasın? Bakmayın siz bir tarafın iyi polisi, diğer tarafın kötü polisi oynadığına. Avrupa ve ABD tüm bu kirli işleri yürütecek büyük Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden Avrupa medyasında Erdoğan hızla başka bir imaja büründürülüyor. Aradaki küçük çıkar çatışmalarının ve pürüzlerin buradaki ana doktrine zarar vermesi öyle kolay değil. Türkiye, büyüyor diyorlar. Peki, Avrupa açısından Erdoğan’dan daha işlevsel ve cesur bir seçenek belirirse ne olur? Gelenin gideni aratacağı bir senaryoya doğru hızla yuvarlanıyor Türkiye. Türkiye, sermayesinin emperyalist hırsları ülkeyi daha zayıf ve savunmasız hale getiriyor. Türkiye’nin sınırları belirsizleştikçe, bağımsızlığı elden gidiyor. Tam bu noktada Türkiye’nin çok akıllı iktisatçıları, ülkenin yoksullarını işaret ederek: “Bu ülke mi emperyalist olacak?” diye soruyor. Bu büyük bir saptırma. İngiltere, tüm dünyanın zenginliğini çalarken, İngiliz işçi sınıfı karın tokluğuna çalışıyor ve ölümüne madenlerde çalışmaya zorlanıyordu. Türkiye işçi sınıfı da böylesi ölümcül bir sömürüden geçiyor. Kaba ve iğrenç görünen bir tabirle bu durumu anlatmak gerekirse, Türkiye işçi sınıfı pastadan payını almak istiyorsa, İngiliz işçi sınıfı gibi sınıf mücadelesine atılmalı ve gerekirse tıpkı onlar gibi üretim araçlarını parçalamalı. Kim bilir belki bunlar da olur? Sonuç ne olursa olsun Türkiye şişiyor ve müttefikleri elinde her türlü kozu tutuyor. Türkiye, hizadan çıkarsa onu hizaya getirecek şey çok. Ülkenin IŞİD ile olan kirli ticari ilişkisi ve ABD’de yapılan son saldırılar Türkiye’ye işaret ediyor. İngiltere ve kıta Avrupası’ndaki ırkçı partilerin liderleri şimdiden Türkiye’yi bir terör devleti ve haydut Osmanlı’nın bir devamı olarak nitelendirmeye başladı bile. İşte bu kozun detaylarını soL Haber’deki köşemde yazmaya çalışacağım.

Benim kişisel bakış açım: Türkiye’nin büyüdüğüne işaret etmiyor, Türkiye şişiyor. Türkiye’nin gelişimi şişen bir balona benziyor ve balon şiştikçe çeperleri hassaslaşıyor. Şişen balonun bir noktada patlaması kaçınılmaz. Peki, balon patladığında geriye bir Türkiye kalacak mı? Esas tartışmamız gereken soru bu. 


[1] ‘Ben yeni Türkiye haritasını 21 yıl önce gördüm’ https://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/763437-ben-yeni-turkiye-haritasini-21-yil-once-gordum Erişim Tarihi: 04/01/2025

[2] ‘Afrika’nın artan potansiyeli ve Türkiye modeli’ https://www.aa.com.tr/tr/analiz/afrikanin-artan-potansiyeli-ve-turkiye-modeli/3440821 Erişim Tarihi: 04/01/2024