April 23, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Kimlik çaresizliği: “Felaketi ancak sınıfçı bir irade önleyebilir”

Kimlik çaresizliği: “Felaketi ancak sınıfçı bir irade önleyebilir”

Türkiye’de siyaset gemisinin yeni ve sonu belirsiz fırtınalara doğru yol aldığı, “kimlikçilikten sınıfçılığa geçiş yaşanmazsa”, feraha çıkmanın mümkün olamayacağı hatırlatıldı. Yayıncı ve yazar Durmuş Tiryaki, sorularımızı yanıtladı.

– Kürt siyasetinden gelen açıklamalar, Türkiye’de iktidar kanadının çıkışlarından mı doğdu? Sizce bu karşılıklı adımlar Türkiye’deki siyaset sahnesinde ne gibi bir dalga yaratacak?

DURMUŞ TİRYAKİ – Adı meçhul süreç, özünde Kürt siyasetinin emperyalist-kapitalist sisteme entegrasyonunun tamamlanması operasyonudur. Ortadoğu’da yeniden çizilecek harita BOP barışı ile tescillenmeli idi. Bu nedenle Kürt siyasetine “ilerici” misyon yakıştırmalara epeycedir itirazlarım vardı. Vaktiyle Türkiye Komünist Partisi, TKP, bir belgesinde CHP’yi ve o zamanki Kürt partisini, HDP, sosyal demokrat olarak nitelemişti. Ben Kürt partisini açıktan CHP+MHP ve örtük biçimde de Saadet Partisi karışımı olarak nitelemiştim. Israrla kimlikçiliğe dikkat çekiyor, Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı’nın (UKKTH) burjuva bir ilke olduğuna değiniyordum. Son açıklamalarına baktığımızda, Kürt siyasetinin lideri konumunda olduğu genel kabul gören Öcalan’ın, bir uçtan bir diğer uca savrulmuş olduğunu görüyoruz. SSCB’yi günah keçisi yapmış. Sosyalizme, cumhuriyete yabancılaşmış. Cumhuriyete de “Hürriyet ve İtilaf” penceresinden bakmış aslında. “Reddi miras yapmış,” demeyeyim ama tarihine epey bir takla attırmış. Şiddeti, silahlı yolu savunusu çok oportünistçe…

– Bu açıklamaların neresine bakmak daha doğru olur?

DURMUŞ TİRYAKİ – Abdullah Öcalan’ın “demokratik toplum çağrısı”nda bazı doğrular var, bunlar bence önemli. En başta silahların susması ve kanın durması….

KÜRT SİYASETİ, KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİDİR

Öcalan, PKK örgütünün, tümüyle Kürt siyasetinin artık Kürt milliyetçiliğine yuvarlandığını itiraf etmiştir. Büyü bozulmuş, UKKTH dalgasına kapılıp, Yalçın Küçük Hocamızın deyişiyle, PKK yörüngesine giren “radikal olmayan düşüncelerin radikal savunucusu” irili ufaklı sol gruplar boşa düşmüştür. Özerkliği, federalizmi, bağımsızlığı, kültüralizmi mahkûm etmiş, kolektif hakları değil, devletle ve ülkeyle bütünleşik bireysel statü tarifini yeğleyen bir tutum görülüyor.

– Bir çıkış arıyor olamaz mı?

DURMUŞ TİRYAKİ – Bence kimlikçi siyasette, ayrılıkçılıkta falan kurtuluş aramak ham hayaldir. Bu arada belirtmeliyim ki, ulusların kendi kaderini tayin hakkını çok önceden çöp olarak nitelemiştim. Şimdi onun solu etnikçilik avında kullanılan bir “yem” olduğu ilan ediliyor.

– Sosyalizmin sahneden tamamen silindiğini mi söyleyeceğiz?

DURMUŞ TİRYAKİ – An itibariyle öyle gibi. Sosyalist öğretiyi içselleştirmediklerini, özümsemediklerini, dış etkilenmeleri, yani sosyalist modeli de 20’nci yüzyılın ürünü olarak kerhen kabullendiklerini teslim etmiştir. Daha önemlisi, şu: Cumhuriyet okumasında bilimsel tahlilden uzaklaşmış, tarihi bağlamı anlamamış, varoluşun etnik temelde aranmasında değil, antiemperyalist perspektifte ve arkaik imparatorluk çağından üniter devletleşmeye geçişte olduğunu görememiş. Bu arada şiddeti, geçici, mevzi ve koşulların dayattığı bir yöntem olarak mahkûm etmiş.

– Burada nasıl bir sorun gözlemlediniz?

DURMUŞ TİRYAKİ – Sosyalist teoride silah/fizik zor, güzelin doğumunda asla temel, sürekli, vazgeçilmez bir araç değildir, son derece özel durumlarda rol üstlenen bir “ebe”dir. Dolayısıyla barışçıl geçişin yılmaz savunuculuğu ancak sosyalizmdedir. Çıplak ve hedefsiz şiddet güzellemesinin devrimcilikle özdeşleştirilmesinden dönülmüştür. Şiddeti bir dil, temel bir tarz olarak seçişlerine eleştiri yöneltmemesi sorundur.

SOL DEĞERLERE KARŞI SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR

– Bu “çağrının” başka bir anlamı mı var?

DURMUŞ TİRYAKİ – “Çağrı”nın konjonktür olarak Cumhur İttifakı’nın siyasi ve tarihi ömrünü uzatmaya payanda yapılması, Öcalan’ın niyetlerinden bağımsız olarak mümkündür. Çünkü yeni Osmanlıcı yayılma hevesindeki Saray, hem Suriye bağlamında Ortadoğu dengelerinden hem de emperyalist-siyonist güçlerin Kürt kartını ırkçı, dinci, gerici, piyasacı, bölücü, sömürücü tasarımlarına eklemleme planlarından medet ummaktadır.

– Solda çözüm aranmıyor, diyorsunuz…

DURMUŞ TİRYAKİ – Şunu görmek zorundayız: Türkiye’de çözüm sayılan her adım ülkeyi hep daha sağa doğru çekmektedir. Bu nedenle, “Cumhur İttifakı” cumhuriyet bilincinin ve sol değerlerin kökünü kazımak için çok yönlü, topyekûn ve kural tanımaz bir savaş yürütmektedir: Havuçsa havuç, sopaysa sopa…

Ayrıca, şöyle: AKP kuruluşundan beri, rejimi dönüştürmede, liberal ahmakları, Kürt ayrılıkçıları, sol dönekleri, Atatürkçü apoletlileri her kritik süreçte yedeklemeyi başardı.

– Yine de dikkatli bir dil kullanıyorsunuz Kürt siyasetini eleştirirken…

DURMUŞ TİRYAKİ – Evet. Sosyalist bir damarın galebe çalması umudunu korumak istiyorum. Bence PKK eleştirisi “vur abalıya” dönmemeli. Kantarın topuzu iyi ayarlanmalı. Öcalan, kendi siyasetini aklamak için, sosyalist modeli suçlamayı tercih ederken, PKK eleştirisi de Sovyet sosyalizmini tümüyle temize çekmenin aracı yapılmamalı. Yalçın Küçük, “ileri sosyalizm, sol Marksizm” kavramlaştırmalarına ulaşmıştı.

ÇARE: BİRLEŞİK ÖRGÜTLENME VE BİRLEŞİK MÜCADELE

Bu kapsamda kendi içinde iki husus masaya yatırılmalı: Birincisi, UKKTH öğretisi. Vaktinde Rosa Luxemburg da onu bir “Truva atı” olarak görüyordu. Bu UKKTH gerçekten de Wilson prensiplerinin bir uzantısı olarak ele alınmalıdır. İkincisi, Behice Boran, toplumu dikeyine kesen çelişkiye, emek-sermaye çelişkisine bağımlı değişken olarak analiz ediyordu. Yalçın Hoca teoriden çok konjonktürel, geçici, özel bir politik manevra demeti olarak değerlendiriyor, Sovyetlerle ittifak arayışının ve sömürgeciliği parçalamanın aracı sayıyordu.

Kürtlüğe Kürtçü çözüm arayanların “sol” anlayışının yıkıcılığının hafife alınıp, ideolojik mücadelenin önemsenmemesinin bedelinin ağır olduğunu düşünüyorum.

– Bu soruna bakışta temel bir cepheleşme var gibi Türkiye’nin devrimci birikimi ile Kürt siyasal birikimi arasında. Öyle mi?

DURMUŞ TİRYAKİ – “Bizim” bakışımızın pratiği, birleşik örgütlenme, birleşik mücadele anlayışını içeriyordu. Hoca’nın “sosyalist doğu birliği” formülasyonu hayaldan öte somut, maddi bir hedefti. Bu doğrultuda “devrimci halk partisi” önerisini ortaya atmıştı. Bu parti bölge halklarının ilerici, devrimci kuvvet ve birikimini sosyalizm hedefinde buluşturan bir mimariye dayanıyordu.
Her ülke kendi özelinde sosyalist devrimine yoğunlaşacak, devrimlerin tamamlanması halinde doğu birliği, Türkiye, Irak, Suriye, İran gibi bölge ülkelerini kapsayacak şekilde gerçekleştirilecekti. Eşitsiz gelişim yasası gereği ülkelerin rollerini eş zamanlı yerine getirmemeleri, sınıfsallıktan uzaklaşmayı, etnik, dini ideolojilere sapmayı mübahlaştıramazdı.
Yalçın Hoca’dan şimdi artık teyit etme imkânına sahip değilim, ancak kuvvetli bir tahmin olarak fikir yürütebilirim: Kürtlerin kendisini anlamadıklarından yakınıyordu.

EĞRİ CETVELLE DOĞRU ÇİZGİ ÇİZİLMEZ

– Kürt siyaseti büyük bir dönüşüm içinde, ondan mı?

DURMUŞ TİRYAKİ – Sosyalizmin çözülüşünün ardından Kürt siyaseti büyük bir kırılma yaşadı, dönüşüme uğradı. Türkiye solu DHP projesini/stratejisini benimsemedi ve meydan, etnik, dini, küreselçi ortaçağ ideolojisine kaldı. Sahneye baktığımızda öyle görünüyor. Nitekim Barzanistan’dan (tarikat-aşiret devletçiği) sonra şimdi de Suriye’de Mazlum Abdi ile Ahmet El Şara arasında imzalanan anlaşma metnindeki “Esad rejimi çeteleri”  tanımı insan avını meşrulaştırıyor.
Zaten emperyalizmin radikal arka bahçesi bir yapının tasarlandığı, siyonist, etnik, dinci ABD aparatlarından  başka ne beklenir?

– Karamsar bir tablo karşısındayız, öyle mi?

DURMUŞ TİRYAKİ – Eğri çetvelle doğru çizgi çizilmez. Özünde sakat doğan bir hareket aslına rücu etmiştir. Kimlikler üzerinden bir kuruluşun eşiğine gelinmiştir. Ortaçağdaki kabile şefinin yerini alan önder’in tüm toplumsal ve siyasal örgütlerdeki gölgesi/temsilcisi eşbaşkanlar, Kürt-İslam tezi doğrultusunda durumdan vazife çıkarmaya başlamışlardır. Katılım, temsil, kaynaşma; insan hakları ile donanmış çağdaş yurttaş modeli üzerinden kurgulanmamakta, parçacıkları -ırk ve mezhebi- mutlaklaştırmaktadır. “Yeni Mandacılık” çözüm olarak pazarlanmaktadır.

– Dünyanın bir felakete yürüdüğünü mü düşünüyorsunuz?

DURMUŞ TİRYAKİ – Evet, bence dünya adım adım uçuruma, karanlığa yuvarlanıyor. Tekrar Yalçın Küçük Hocamıza döneyim. Hoca, 80’li yılların ortasından itibaren sık sık bilim kelebeğinin bölgemizde dolaştığını vurgulardı. Günümüzde de politika perisi göz kırpıyor ülkemize.
Bu defa ibre, daha saf, daha homojen, daha temiz, daha kararlı sınıfçı bir iradeden yana dönüyor.
Dünyanın kötü gidişatının şansı bu irade… Her ülkede aynı hedefe kilitlenmiş kollara sahip bir irade…

SORULAR: OSMAN ÇUTSAY