March 14, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

“Gücümüz birliğimizdir” yıllarından bugüne: FİDEF rüzgârından ne kaldı?

“Gücümüz birliğimizdir” yıllarından bugüne: FİDEF rüzgârından ne kaldı?

İLHAN AYER

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Almanya’nın tarihinde “bizimkilerin” yeri gerçekten çok derin. Çok insani. Bu derinlik, 1960’lar ve 1970’lerde, kısmen de 80’lerde ilerici, sol bir içerik taşıyordu. Türkiye kökenli göçün genç kuşağı, ciddi bir rüzgâr yaratabilmişti. Federal Almanya İşçi Dernekleri Federasyonu (FİDEF) bu rüzgârın sahipleri arasında ilk sırayı işgal eden örgüt kabul edilebilir. FİDEF’in tarihe karıştığını ve eylemli yıllarından geriye, 21’inci yüzyılın ilk çeyreği biterken pek bir şey kalmadığını söyleyenler tümüyle haksız değil.  

Federal Almanya İşçi Dernekleri Federasyonu  kurucuları, başkanları, yöneticileri, üyeleri, sevenleri, gönüllüleri Federal Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde 21-23 Şubat 2025 tarihlerinde, 37 yıl sonra yeniden bir araya geldiler. Bu toplantı bazı tartışmaları da yeniden masaya getirdi.

Kısa adı FİDEF olan federasyon 1977 yılında  Düsseldorf merkezli olarak kurulmuştu. Federasyon, Federal Almanya ve Batı Berlin’de yaşayan işçilerimizin derneklerini bir araya getirmişti. Federal Almanya’da yaşayan Türkiyeli işçilerin birlik ve dayanışma duygularını güçlendirmek, toplumsal hayatın her kesiminde görülen ayrımcılık, haksızlık, adaletsizliğe karşı birlik olmak, işçi ailelerinin çocuklarının, gençlerinin sorunlarını çözmek üzere  sosyal, kültürel, konut, eğitim, sağlık alanlarındaki  çözümsüzlüklere karşı mücadele vermek amacıyla kurulmuştu.

SENDİKA DOSTLUĞUNU ÖRGÜTLEDİLER

Federasyon ayrıca, İnsan Hakları Bildirgesi, uluslararası sözleşmeleri göz önünde bulundurarak Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nda tanınan hakların yabancı işçiler için de pratik uygulama alanı haline gelmesini savunuyorlardı. Federasyonun hedefleri arasında, yerli ve yabancı işçiler arasındaki bağların gelişmesi, güçlenmesi, her türlü demokratik güçlerle dayanışma ilkeleri bulunuyordu. FİDEF, DGB (Alman Sendikalar Birliği) ve ona üye sendikaları  destekleyerek, Federal Almanya’daki yerli, yabancı tüm emekçilerin ekonomik, sosyal, mesleki çıkarlarını da gözetmeye çalışıyordu. Federasyon bu anlayışla, işçilerin DGB sendikalarında örgütlenmelerini destekliyor, sendika düşmanı her türlü akıma, faaliyetlere de karşı çıkıyordu.

Federasyon, kısa sürede, FİDEF eski başkanlarından Hasan Özcan’ın sözleriyle, 1700 aktif üye ve 40 bin kişilik bir etkinlik alanı olan tam bir yığın örgütüne dönüştü. FİDEF eski genel yönetim kurulu üyelerinden Cemil Fuat Hendek’in notları, federasyonun, göçmen işçi çocuklarının eğitim sorunu üzerine çok geniş bir öğretmen, eğitim uzmanı ağı kurduğunu, Federal Almanya’nın birçok kentinde konferanslar ve eylemler düzenlediğini kaydediyor. İki dilli broşürler hazırlanmış, bu çalışmalar semeresini vererek, Federal Almanya okullarında birçok değişiklikler yapılmıştı. Bunlardan en önemlilerinden biri de, dil bilmeyen yabancı işçi çocuklarının engelliler okulllarına gönderilmesinin önüne geçilmesi olmuştu. Cemil Fuat Hendek, ayrıca yabancı işçi kadınlarının psikolojik sorunlarının göçle, izolasyonla, ikinci sınıf insan muamelesiyle, baskıyla doğrudan ilintisini irdeleyen ilk konferansın “Türkiyeli ve Yunanlı yoldaşların elbirliğiyle gerçekleştiğini” belirtiyor: “Bedelli Askerlik Yasası’na karşı yapılan eylemlerin, konsolosluklar önünde yapılan protestoların varlığına da o yıllardaki yığın işçi hareketine borçluyuz.”

FİDEF eski merkez yönetim kurulu üyelerinden Genel Sayman Hamdi Maskar’a göre ise, federasyon, gerek barış eylemlerinde, gerekse işçi eylemlerinde büyük başarılara imzalar atmıştı. Brüksel’de yapılan NATO karşıtı yürüyüşe Federal Almanya’dan 5 bin kişilik bir katılım sağlanmış, savaş sonrası ilk 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bu yıllarda kutlanmıştı.

ÇOK UZUN BİR ARADAN SONRA

21-23 Şubat 2025 tarihlerinde bir etkinlik çerçevesinde toplanan FİDEF’liler 37 yılın ardından birbirleriyle özlem giderdiler, anılarını anlattılar, yaşananların hiç de boşuna olmadığını sık sık dile getirdiler. Toplantının açılış konuşmasını ve yöneticiliğini eski FİDEF üyelerinden Faruk Öğrük yaptı.

İlk oturumda, FİDEF kurucu üyelerinden ve yöneticilerinden İsmet Çelik, ATTF ve FİDEF’in kuruluşu üzerine düşüncelerini dile getirdi. Çelik konuşmasında, Federal Almanya’da iş hayatında, işçilerin birçok sorunlarla karşı karşıya geldiklerini, kimi dönemlerde işsizliğin arttığını, hatta işsiz kalanların sessiz sedasız memlekete gönderilmeleri söz konusu olduğunu vurguladı. Çelik sözlerine, bu sorunları çözecek örgütlenmiş derneklerin olmadığını, işsizliğin yabancı düşmanlığını tetiklediğini ekledi. Daha sonraki yıllarda Federal Almanya’da onlarca dernek kurulduğunu belirten Çelik, FİDEF öncesinde ve kuruluşu sırasında Federal Almanya emek dünyası ve çalışmalarını anlattı.

İkinci konuşmacı FİDEF kurucu üyesi ve yöneticisi olan Adil Sonkaya, ATTF ve FİDEF’in kuruluşu üzerine İsmet Çelik’in bıraktığı yerden devam ederken yaşadığı güçlükleri, kavgasını, çabalarının zihninde bıraktığı anılarıyla izleyenlere aktardı.

“FİDEF’in kuruluşu, 2. Kongre’de yaşanan değişim ve sonrası, 1988 yılı FİDEF’in kapanışına kadar olan dönem” başlığı altında bir konuşma yapan, uzun yıllar  FİDEF genel başkanlığını yürüten Hasan Özcan, FİDEF’liler buluşmasının amacının “geçmişte neyi doğru yaptık, neyi yanlış yaptık eleştirisinin” olduğunu, aktif dönemlerde farkına varılamayan bir takım olayları dışarıdan, merkezi anlamda yeniden değerlendirdiklerini vurguladı. Özcan, konuşmasının ilk bölümünde nasıl FİDEF genel başkanı olduğunu, TKP ile kurulan ilişkinin boyutlarını anlattı. Konuşmasının devamında FİDEF’in başarılarından da söz açan Özcan, FİDEF’i kurdukları zaman ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını, neyle yapacaklarını bildiklerini söyledi. Önlerine kısa, orta  ve uzun vadeli hedefler koyduklarını, bu hedeflerin 48 yıl sonra günümüzde yaşamsal ve güncel olduğu vurgulandı. “Dünyada barış, demokrasi” belgilerinin önemine dikkat çeken Özcan, FİDEF’in bir pusulası olduğunu, kitleleri hızlı bir şekilde harekete geçirebildiklerini, düzenli organizasyonlarla miting yapabildiklerini dile getirdi. Özcan, söz emek ve kadro gücünden açıldığında şu sözlerle devam etti:

“FİDEF kurulduğu zaman bu kadrolar kendisine verildi zaten. Kimin tarafından mı? Az önce konuşmacılar tarafından duyduğunuz, Türkiye Komünist Partisi yetiştirdiği bilinçli disiplinli özverili kadroları FİDEF’in güçlenmesi için görevlendirmeseydi, bugün onurla söz ettiğimiz FİDEF’in bu yere ulaşması mümkün olmazdı. FİDEF’i FİDEF yapan Türkiye Komünist Partisi onun üye ve sempatizanlarıdır. Bu tarihsel gerçek daha sonraki yaşananlar tarafından değiştirilemez. Tabii hemen aklınıza gelebilir. Böyle olmasına rağman Türkiye Komünist Partisi kendi eliyle yetiştirdiği bu şahane çocuğu daha 11 yaşındayken niye kurbanlık koyun gibi birlik çalışmalarının önüne koydu? Bu engellenemez miydi? Bunu gerçekten Türkiye Komünist Partisi mi gündeme getirdi? Birleşmenin bir koşulu olarak önkoşuluna mı geldi? Peki ya FİDEF ne yaptı? FİDEF yönetim kurulu, genel yönetim kurulu ya derneklerimiz niye engelleyemedik bu süreci? Bence bunlar bir başka görüşmenin, bir başka buluşmanın konusu olacak kadar önemli konular. Çünkü burada söz konusu olan siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkidir, sivil toplum kuruluşlarının bağımsız olmasının ne kadar hayati bir önem taşıdığının çok iyi anlaşılmasıdır. Eğer biz bağımsız bir örgüt olabilseydik, bunu başarabilseydik, birleşen iki partinin hiçbiri bizi kendi gündemlerine alıp, geleceğimizli ilgili bir karar alma hakkına sahip olamazdı. Bizim en büyük eksikliğimiz bu bağımsızlığımızı elde edemeyişimizdir.”

FİDEF, SANAT VE DİĞER ÇALIŞMALAR

FİDEF eski başkanı, konuşmasına  Federal Almanya ve Türkiye demokrasi güçleriyle nasıl dayanışmaya girdiklerini, grev birlikteliklerini, özellikle Türkiye Barış Derneği yöneticileriyle girilen ilişkileri örneklerleanlatarak devam etti. Özcan, konuşmasının son bölümünde mücadele arkadaşlarını da andı. Osman Okkan, Ümit Köseoğlu minnetle andığı isimlerdendi. Yabancı düşmanları ile mücadelelerini değişik örneklerle anlatan Özcan, sanatsız yola çıkılamayacağını, sanat eğitimine yönelişlerini, aydın temaslarını, ilişkilerini anlattı.

Hasan Özcan’dan sonra “FİDEF dernek çalışmaları” başlığı altında bir konuşma yapan FİDEF eski yöneticisi Hamdi Maskar, FİDEF’in çok geniş bir etki alanı olduğunu, bu alanın içinde Avrupa’nın da bulunduğunu, hazırlanan bildirilerin Federal Almanya’nın her yerinde dağıtıldığını, barış demokrasi, eşitlilik yanlıları ve işçilerle güçlü bir dayanışma kurulduğunu, FİDEF’in sağlam bir yapısı olduğunu vurguladı.

Eşit haklar mücadelesinde emeği geçen, dernek politikalarının oluşumuna katkılar yapmış olan eğitimci Ahmet Aktaş, “1960’lı yılların sonundan, 2000’lerin başlarına kadar Türk toplumu içinde gelişen dernekleşme faaliyetleri sürecine bir bakış ve değerlendirme (TTO, ATTF, ATÖF, FİDEF, Veli Dernekleri, Almanya Türk Toplumu)” başlıklı bir konuşma yaparak FİDEF sürecini değerlendirdi. Aktaş, Federal Almanya’da dernekleşmeleri, öğrenci dernekleriyle (ATÖF, ATTF) işçi derneklerinin (Berlin’de kurulan ilk işçi derneği Türk Toplumcular Ocağı) nasıl geliştiğini anlatırken, 1970’li yılların başlarında eğitim ve bilim sendikasında, Federal Almanya’da eğitim gören yabancı çocukların eğitim sorunları konusunda öğretmenlerin nasıl bir araya geldiklerini ve yapılan etraflı çalışmaları da sergiledi.

Aktaş, FİDEF’li aktif yıllarında, IG Metall sendikasıyla girdiklerini dayanışmayı, 1980’li yıllarda veli derneklerinin oluşmaya başladığını, velilere yönelik bir çatı federasyonunun kurulduğunu vurguladı. 1990’lı yıllarda ırkçıların Türklerin evlerini kundakladığı yıllarda, devletin hiçbir önlem almadığını, gençlerin sokaklarda nöbetler tuttuğunu, ırkçılığa karşı yürüyüşler yapıldığını hatırlatan Aktaş, bunların sonrasında birçok derneğin bir araya gelip, bir girişim olarak Essen Türk Toplumu’nu kurduklarını belirtti. Aktaş konuşmasını, Yunan derneklerinin daha geniş yapılara ulaştığını, Yahudi cemaatiyle olan ilişkilerini de göz önünde bulundurarak, dernek çalışmalarının daha geniş kesimlere ulaşması gerektiği çağrısında bulunarak sonlandırdı.

“NE YAPMALIYDIK, NE YAPMALIYIZ?”

“Federal Almanya’da seçimler, yükselen ırkçılık, işyerlerinin kapatılması, sendikalar. Biz göçmenler, ne yapmalıyız?” başlıklı bir konuşma yapan FİDEF eski üyesi, Göçmen Dernekleri Federasyonu eski genel başkanı, 2010-2017 yılları arasında, Yeşiller Partisi’nin Kuzey Ren Vestfalya eyalet milletvekilliği yapan Arif Ünal, konuşmasında Federal Almanya’da en önemli politik sorununun ırkçılığa karşı mücadele olduğunu ileri sürdü. Ünal, FİDEF’li günleri anarken, dernek yıllarında bir çocukluk hastalıklarının olduğunu, kaynaklarını Türkiye’nin 12 Eylül öncesi sol pratiklerinden alan “sol içi bölünme ve ayrışmaların” Federal Almanya’daki dernekleşme ve politik çalışmalara da etkilerde bulunduğunu anlattı. Ünal, bununla birlikte FİDEF’in partinin de desteğiyle güçlü olduğunu, karşılıklı bir etkileşim söz konusu olduğunu ifade etti. Ünal, FİDEF ile DİBAF’ın birleşmesi üzerine şunları söyledi:

“Ama şunu da kabul etmemiz gerekiyor, mesela Hasan (Özcan) ağabeyin anlatmış olduğu gerçekten FİDEF’le DİBAF’ın birleşmesi mecbur muydu? Çünkü değildi, ikisi farklı örgütlerdi. Yani, DİBAF Türkiye’den darbe sonrasından gelen, yurt dışında Türkiye İşçi Partisi’nin kurduğu ve dayanışma hareketini örgütleyen bir kuruluştu. Dar bir kadronun içerisinde olan bir örgüt. Ama FİDEF öyle değildi. Bu iki örgütün yapısal olarak farklılıkları zaten birleşmeye yansıdı. Onun için devam edemedi bu olay. Şimdi bunu birleştirmeye niçin zorladılar? Şu vardı: İki parti birleşti, yığın örgütleri de birleşsin! Biz bunu GDF içerisinden senelerce atmaya çalıştık, çünkü toplum öyle görüyordu. İki parti birleşti, TBKP oluştu, DİBAF ile FİDEF birleşti yan örgütünü kurdular, siz onun, yani TBKP’nin yan örgütüsünüz, diye bakıyorlardı. Oysa biz senelerce, hayır biz bu değiliz, biz göçmen örgütü olmaya çalışıyoruz, dedik. Bunun mücadelesini verdik…”

Ünal, konuşmasının ikinci bölümünde, Federal Almanya’da ikinci parti konumuna yükselen AfD’nin yükselişini anlayabilmek için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki gelişmelere bakmamız gerektiğini vurguladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden inşa edilen Federal Almanya’da, Nazilerin devletin, toplumsal kuruluşların kimi yerlerinde yeniden yuvalandıklarını, partiler kurduklarını, üniversitelerde hocalık yaptıklarını örnekleriyle anlatan Ünal, Nazi politikalarının  sürekliliğini vurguladı. Ünal, 1968’li yıllarda Hıristiyan Demokrat Birlik CDU’nun sağa kaydığını, neonazilerin partisi NPD’nin söylemlerini üstlendiğini dile getirdi.

IRKÇI GRUPLAR GÜÇLENİYOR

Arif Ünal başka bir gözlemini aktarırken, ne zaman bir ekonomik bir kriz olsa, ırkçı grupların güç kazandığını vurguladı. Ünal konuşmasının kalan bölümünde 1990’lı yıllarda baş gösteren ırkçılığa, katliamlara, ev kundaklamalarına karşı yapılan etkinlikleri, mücadeleleri,  bir milletvekili olarak ırkçılığın en saldırgan dönemindeki girişimlerini, tecrübelerini anlattı. Bütün bu olan bitenlerin arkasında görünmeyen bir elin varlığını hissettiğini belirten Ünal, “Federal Almanya’da sürekli demokrasi olduğunun vurgulanıyor. Ancak  demokrasinin de bir sınırı vardır” dile konuştu. Ünal’a göre Federal Almanya’da demokrasi bir noktaya kadar vardır. Güvenlik sorununun göçmenler için olduğunun altını çizen Ünal sözlerini 23 Şubat seçimlerinden sonra Federal Almanya’nın bugünkü Federal Almanya olamayacağını hatırlatarak tamamladı.

FİDEF’TEN SOL PARTİ MİLLETVEKİLLİĞİNE

Seminerin son konuşmasını, politik hayatının ilk adımını FİDEF Duisburg Derneği’nde başlayan, FİDEF’te yetişen, Hüttenwerke Krupp Mannesmann işçi temsilcisi, sendikacı, Die Linke (Sol Parti) Federal Meclis milletvekili Mirze Edis yaptı.

Edis konuşmasında Federal Almanya güncel sorunlarının göbeğinde ekonomideki krizin yattığını, birçok işyerinin işçi çıkarmalarıyla karşı karşıya kaldığını, Alman devletinin bu sorunları görererek firmalara modernleşmeleri için finansal yardımlar yaptığını, ancak karşılığında “işçi çıkartmayacaksın, işyerlerini kapatmayacaksın” gibi şartlar koymadığını belirtti. Edis’e göre, büyük miktarda alınan bu paralar firmaların kasasına gidiyor, buna rağmen fabrikalarda işçi azaltımlarına gidiyorlar. Mirze Edis SPD’nin artık sosyal demokrat bir parti olmadığını ileri sürerek, “Bizi güzel günler beklemiyor. Savaş ve işsizlik yıkım getirecektir. Sosyal hakların güçlü olduğu, işsizliğin az olduğu, emekli maaşlarının yüksek seviyede olduğu durumlarda sağ yenilebilir,” diye konuşu.

Edis, Die Linke’nin son zamanlarda gençler arasında popülerlik kazandığını, üye sayılarını artırdıklarını bildirdi. Edis, Federal Almanya’da sağcı söylemlerin günlük hayatta insanları zor durumda bıraktığını, aşırı sağcılığın halkın arasında yükselişe geçtiğini, bunu önlemenin de sosyal hakların güçlü olduğu, işçiye, insanlığa, barışa verilen değerden geçtiğini vurguladı. Edis konuşmasını, Federal Almanya’daki seçim öncesi saldırılara dikkat çekerek, olan bitenlerin bir tesadüf olmadığını hatırlatarak bitirdi.

_______________

NOT: 37 yıl sonra, ilk defa FİDEF’in bu düzeyde organizasyonla bir araya gelmesinde vesile olan, bu yazının yazımında, isim, tarih, olay bilgilerinin doğruluklarında katkıları olan, eski FİDEF Essen İşçi Derneği sekreterliği yapan Faruk Öğrük’e teşekkür ederim. (İlhan Ayer)