“Berceste mısra”: Haramilere inat, Enver Gökçeler dimdik
CELİL DENKTAŞ
“Haramiler su başlarını tutmuşlar”, diye başlıyordu, TKP’ye karşı 1951’de başlatılan operasyonun sonucunda açılan davadaki savunmasına. Mahkeme heyeti kadar sanık sandalyelerinde onu dinleyen yoldaşlarını da şaşırtıyordu, sarsıyordu. Akşam, cezaevine büyük bir moralle döndüler. Bileklerindeki kelepçeler birer onur bileziğiydi artık. Yaptıkları, evet, doğruydu, haklıydı, bir kez daha bunun kanıtlanmasıyla, hem de düşmanın yüzüne yüzüne, kıvançlıydılar! İşkenceler vız gelmişti o an itibariyle, hapisler ve sürgünlerse tırıs geçecekti bundan sonra.
Karar okunurken, heyetin aklının ne kadar çıktığı gerekçenin satır aralarından adeta bağırıyordu: “Müdafaasında dahi güttüğü davanın propagandasını yapmaktan geri durmadığı…”; elbette öyle, Enver Gökçe buydu işte. Tabii sermaye temsilcilerinin aklını çıkartan, daha önce düzenin sahiplerinin ve onun adına düzeni yönetenlerin aklını çıkartmıştı, “gözden, gezden, arpacıktan” selam çakılmıştı onlara ve tabii devrimcilerin üzerine her kimi saldılarsa onlara da.
Şimdilerde eli yüzü düzeltilip herhalde turizmin hizmetine sunulacak Sansaryan, onursuz tarihi boyunca pek çok onuru yuttu, öğüttü. Ancak oradan hırpalanmış bedenleri üzerinde kafalarını, mücadelelerini dimdik tutarak çıkanların sayısı da az değil. Hapislerden de öyle, sürgünlerden de. Benzer döngüler bu ülkenin farklı mekânlarında tekrarlandı durdu; ama dimdik çıkanları tüketemediler. Tüketemeyecekler de. Çünkü güdülen davanın haklılığı, doğruluğu artık kanıtlandı bir kere; “berceste mısra”, yazıldı!
Enver Gökçe’yi yıldızlara çıkışının kırk üçüncü yılında anıyoruz.
En iyisi, “Hayını, kompradoru, pezevengini” ne yapalım, bize üzerine basa basa tembihleyen, Bir Milli Kurtuluş Türküsü’nü Timur Selçuk’un o zihinleri açan tarzdaki sesinden dinleyelim; saygı duruşu yerine birebirdir.
“ …
Engini de deli gönül engini
Kutlayalım şol kurtuluş cengini
Haydi ha!
… ”