November 8, 2024

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Birleşmiş Milletler’den bakınca görülen: Hitler yenildi, ama…

Birleşmiş Milletler’den bakınca görülen: Hitler yenildi, ama…

Gazeteci Enrico Mingori’nin, işgal altındaki Filistin topraklarının Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Francesca Albanese ile haftalık İtalyan The Post Internazionale dergisi için yaptığı söyleşiden bir kesiti Türkçe olarak yayımlıyoruz.  

Francesca Albanese 44 yaşında. Pisa Üniversitesi Hukuk Bölümü mezunu, Londra ile Amsterdam üniversitelerinde de insan hakları ve mültecilerin uluslararası hakları konularında eğitim almış.  

– İşgal altındaki Filistin topraklarının Birleşmiş Milletler Özel Raportörüsünüz. İşiniz neleri kapsıyor?

FRANCESCA ALBANESE – İşim geçen 7 Ekim’den bu yana büyük ölçüde değişti. İşgal altındaki Filistin’de daha önce de sürekli insan hakları ihlalleri yaşanırken, şimdi işgal altındaki halka yönelik gerçek bir saldırı yapılıyor. İşim Gazze’de meydana gelen ihlalleri belgelemekten ibaret, ama aynı zamanda Batı Şeria ve Kudüs’te olup bitenler hakkında da bilgi topluyorum. Aslında İsrail, şu anda tüm dikkatlerin Gazze’ye odaklanmış olmasından istifade ederek, Batı Şeria’daki Filistin topraklarının ilhakını hızlandırmış durumda.

– Geçenlerde X’te (twitter’ın yeni ismi) şunu yazdınız: “İsrail’in Filistin’de yaptıklarını kontrol eden herkesin profesyonel boyutta linç edilmesi, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırıma başlamasından bu yana yoğunlaştı.” Bu linç işlemini kim, hangi yöntemlerle gerçekleştiriyor?

FRANCESCA ALBANESE – Bu bir sistem. Uzun yıllardır Filistin üzerine çalışıyorum, ama şu ana kadar sorunun ne kadar yaygın olduğunu gerçekten anlamamıştım. Batılı ülkelerde İsrail’in etrafında, yargıçları, gazetecileri, akademisyenleri, aktivistleri ve genel olarak İsrail’in uygulamalarını eleştirmeye, hatta sadece incelemeye cesaret eden herkesi korkutan ve cezalandıran gerçek bir koruma sistemi var. Beyazların üstünlüğünü savunan bir koruma sistemi bu. Sevgili dostum ve İsrailli akademisyen Raz Segal’in dediği gibi, Hitler İkinci Dünya Savaşı’nda mağlup oldu ama onun saf ırk fikri maalesef kazandı. İster Filistinli ister Sudanlı ister başka bir mülteci veya göçmen olsun, dünyanın güneyinden gelenlere Batı’da nasıl davranıldığını görmek yeterli.

– Siz de İsrail’i eleştiren herkesi linç eden sistemin kurbanı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

FRANCESCA ALBANESE – Kendimi öyle kolay kolay kurban gibi hissetmem ama bazı şeyleri görmeden de duramıyorum. Filistin topraklarının işgali gibi güncel bir konuda Birleşmiş Milletler özel raportörüyüm ve İtalyanım, ancak İtalyan medyası benimle kesinlikle söyleşi yapmıyor. (…)

DNA’LARA İŞLEMİŞ SÖMÜRGECİ ZİHNİYET

– Faaliyetleriniz diğer Batılı ülkelerde daha fazla mı ilgi görüyor?

FRANCESCA ALBANESE – Kesinlikle. Artık birçok Avrupa ülkesinin diplomatik kişi ve kurumlarıyla ilişkilerimi sağlamlaştırdım. İspanya Dışişleri Bakanı, beni “Siz Avrupa’nın gururusunuz,” diyerek karşıladı. Geçtiğimiz günlerde Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisini ziyaret ettim. Fransa’da Meclis’te kabul edildim. İrlanda, Lüksemburg, Norveç devlet yetkilileriyle ilişkilerim var… İtalya ise gerçekten farklı bir durum.

– Yine X’te şunu yazdınız: “Düşüncenin ve kültürün sömürgecilikten arındırılması gerekli.” Ne demek istiyorsunuz?

FRANCESCA ALBANESE – Bu konu, özel raportör olarak işimin merkezinde yer alıyor. Bir hukukçu olarak, İtalya’da pek bilinmeyen Twail (Third World approaches to international law – Uluslararası hukuka üçüncü dünya yaklaşımları) adlı, uluslararası hukuku sorgulayan bir hareketin üyesiyim. Uluslararası hukuk yalnızca ülkeler arasında barışı korumaya yönelik bir araç değildir: Yüzyıllar boyunca Avrupalı devletler tarafından gezegendeki toprakların çoğunu kolonileştirmek için kullanılmıştır. 500 yıl içinde pek çok halk bütünüyle kolonileştirildi ve yok edildi. Bu geçmiş, hâlâ DNA’mıza yük oluyor.

– Nasıl yük oluyor?

FRANCESCA ALBANESE – Batılıların gözünde Afrika ülkeleri en geri kalmış ülkeler olarak değerlendiriliyor, ancak en sanayileşmiş ülkelerin dünyanın güneyindeki kaynakların sömürülmesi sayesinde zenginleştiği gerçeğine ilişkin bir tür genel hafıza kaybı var. İşte X’te yazdığım “kültürlerin sömürgeleştirilmesinden kurtulmak”, gücün yönetilme ve bilginin aktarılma biçiminde hâlâ güçlü bir ırkçılık bulunduğu anlamına geliyor. Batı hegemonyası, hâlâ çok taraflılığa egemen. Ama bugün bu durumun çöküşünü görüyoruz.

– Peki bunun İsrail’in Gazze saldırısıyla ne ilgisi var?

FRANCESCA ALBANESE – Birleşmiş Milletler birden fazla ateşkes kararını onayladı, ancak saldırı durmuyor. Peki nedenini biliyor musunuz? Çünkü ABD karara oy bile verse, ancak yine de İsrail’e silah vermeye devam ediyor; çünkü aslında ABD kanunlar üstü. Bu, sömürge hegemonyası, sömürgeci zihniyetidir. Birkaç erdemli kişi dışında, kimse bu sistemi sorgulamıyor bile: Hatta herkes bu sistemin içinde çalışıyor.  

BATI VE “MEDENİYETSİZ BARBARLAR”

– Batılı hükümetleri ve ana akım medyayı etkileyen İsrail yanlısı bir lobinin olduğuna mı inanıyorsunuz?

FRANCESCA ALBANESE – İsrail yanlısı güçlü bir lobi var. Birkaç yıl öncesine kadar bunun Holokost’tan sonra Yahudilere karşı duyulan suçluluk duygusunun bir sonucu olduğunu sanıyordum… Hayır, kesinlikle bu değil. Bu durumun arkasında, mali çıkarlar ve gücü elinde tutmaya devam etme arzusuyla bağlantılı çıkarlar var. Bugün Batı dünyasında halkın bir kısmının Gazze’de olup bitenleri protesto ettiğini görüyoruz, ancak güç İsrail’in etrafında sağlamlaşmış durumda. Batı medeniyetinin devamlılığı İsrail’de görülüyor. Bu inanç İsraillilerin sözlerinde de var. “Biz sizi medeniyetsiz barbarlardan korumak, Batı değerlerini savunmak için savaşıyoruz,” diyorlar. İkinci Dünya Savaşı sırasında “öteki”ne yönelik kullanılan dilin yankısı olan bir söylem bu. Ukraynalı mültecilere yönelik muamelenin diğer mültecilere yapılan muamelelerden farklı olması bu anlamda dikkat çekicidir.

– Batı medyasının Gazze ve Ukrayna’da devam eden çatışmaları farklı parametrelerle mi ele aldığını düşünüyorsunuz?

FRANCESCA ALBANESE – İtalya’da, İsrail söyleminin diğer ülkelerde olduğundan daha fazla şekilde, her zaman doğru olduğu varsayılıyor. İsrail hükümetinin eski üyelerinin televizyonda Gazze’deki Filistinlilerin tamamının yok edilmesi gerektiğini söylediğini gördük. 7 Ekim’de kafası kesilen İsrailli çocukların hikâyesi ortalıkta dolaşıyor. Bu 36 çocuğun hiçbirinin kafası kesilmedi. Haber bizzat İsrail kaynakları tarafından yalanlandı. Bu durum, basının ve televizyonun dezenformasyon aracı haline getirildiğini gösterir.

– İsrail lobisinin İtalya’da daha etkin olduğunu söyleyebilir miyiz?

FRANCESCA ALBANESE – İtalya’da gerçekten farklı ve gerici olan Yahudi cemaatlerinin rolünden bahsetmemiz gerek. Filistin halkına karşı dayanışma içerikli basit ifadelerde bulunan insanlara bile gösterdikleri sözlü şiddetleri beni çok etkiledi.

– Diğer ülkelerdeki Yahudi cemaatleri daha mı farklı davranıyor?

FRANCESCA ALBANESE – Bugün Almanya’da, bizzat Alman Yahudilerinin kendileri ve Almanya’ya sonradan yaşamaya gitmiş İsrailliler, Alman hükümetinin İsrail’e koşulsuz destek politikasını değiştirmesi talebiyle muhalefet ediyorlar. Bu kişiler de baskı görüyor. Haziran 2022’de bir grup Alman Yahudi akademisyen ve öğrenciyle tanıştım. Bana, “Bir Alman tarafından Yahudi karşıtlığıyla suçlanmanın bizde yarattığı bilişsel huzursuzluğun boyutunu bilemezsiniz,” dediler. Bu kişilerin çoğu, Holokost’tan sağ kurtulmuş ailelerden geliyordu.

GAZZE TAMAMEN YOK EDİLDİ

– İsrail’in Gazze saldırısı neden soykırım olarak tanımlanıyor, açıklayalım.

FRANCESCA ALBANESE – Soykırım konusunda, en önemli uluslararası uzman olan William Schabas’ın sözlerinden sık sık alıntı yapıyorum. Schabas, Gazze’de yaşananlara ilişkin şunları söyledi: “Soykırım niyetinin, yani bir halkı yok etme niyetinin bu kadar açıkça ortaya çıktığı bir soykırım daha görmedim.” Soykırımın tanımını uluslararası hukuk veriyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra (1948’de New York’ta) konuyla ilgili bir sözleşme imzalandı ve buna göre bir halkı ya da ulusal, ırksal, etnik ya da dinsel bir grubu tamamen ya da kısmen yok etme niyetiyle bir dizi spesifik eylem işlendiğinde soykırımın mevcut olduğu kabul ediliyor. Bu spesifik eylemler cinayet olabilir, zihinsel veya fiziksel acı çektirme olabilir, grubun yok olmasına yol açacak yaşam koşullarının yaratılması olabilir… Öldürmeden soykırım vakaları da olabilir: Doğumları engelleme yöntemini düşünün veya reşit olmayanların alınıp götürülmesi. Ancak suçun ötesinde temel unsur, kasıtlılıktır: Bir halkı tamamen ya da kısmen yok etme niyeti.  

– Şeytanın avukatlığını yapayım: Netanyahu diyor ki Hamas’ı yok etmek istiyoruz, Filistin halkını değil…

FRANCESCA ALBANESE – İsraillilerin açıkça “Bütün Filistinlileri öldürmek istiyoruz,” demesine gerek yok, onlar zaten soykırım yapıyorlar. Gazze’deki halkın yok edilmesinin koşullarını zaten yarattılar. Yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşan 40 bin insanı öldürmekle kalmadılar, Gazze’yi tamamen yok ettiler. Bütün hastaneleri yıktılar, ilaçların, suyun, gıdanın o topraklara girişini yasakladılar, tarım alanlarını, tekneleri, bütün üniversiteleri, neredeyse bütün okulları, bütün kiliseleri, bütün camileri, bütün fırınları, bütün kültür merkezlerini yok ettiler… Gazze’de hiçbir şey kalmadı, çünkü İsrail’in düşüncesi Filistinlileri o topraklardan kovmak ve bu her zaman da böyle oldu.

– Hamas’ı ortadan kaldırmak için bir halkı yok ettiler.

FRANCESCA ALBANESE – Bugün İsrail ordusu bile Hamas’ın ortadan kaldırılamayacağını anladı, çünkü Hamas bir fikir, bir siyasi partidir. Dokuz ay önce bunu söylediğimde aleni lince uğradım. Ancak Hamas’ın siyasi bir görüş, bir parti olduğu çok açık. Bir hükümet gücü olduğu çok ortada. Açıkça terör eylemlerine girişti, bu durum göz ardı edilemez. Ancak bir siyasi hareketi ortadan kaldırma düşüncesiyle ona karşı savaş başlatmak, halkı tehlikeye atan bir eylemi meşrulaştırdı.  

– Hamas’ın da İsrail’e karşı yaptıkları soykırım olarak kabul edilebilir mi?

FRANCESCA ALBANESE – Hayır, bana göre soykırım olarak değerlendirilebilecek bir aşırılık yok. Hamas mutlaka savaş suçu işlemiştir ve insanlığa karşı suç da işleyip işlemediğinin tespit edilmesi gerekir, ancak 7 Ekim’de İsrail’e yapılan saldırıyı soykırım olarak değerlendirebileceğimizi düşünmüyorum. Çeşitli uluslararası mahkemelerin içtihatlarına bakarsak, soykırımdan bahsetmek için suç teşkil eden eylemlerin işlenmesi yeterli değildir, kasıtlılığın tespit edilmesi için ifade edilen sözlere, aynı zamanda pratik gerçekliğe ve soykırım yapma yeteneğine de bakmak gerekir. Aksi halde başka halklara da uygulanan baskılara soykırım diyebiliriz.

BM SİSTEMİ SONA EREBİLİR

– Son 70 yılda, hatta son birkaç ayda, Birleşmiş Milletler İsrail’in Filistinlilere uyguladığı şiddeti defalarca kınadı, ama Yahudi devleti sanki hiçbir şey olmamış gibi devam etti. Birleşmiş Milletler neden kararlarını uygulatamıyor?

FRANCESCA ALBANESE – Çünkü sistem çok parçalı. Birleşmiş Milletler, devletlerin yanı sıra programlardan ve kuruluşlardan da oluşan karmaşık bir organizasyon… Ancak devletler düzeyinde, hâlâ ABD’nin hâkim olduğu ve Almanya, Fransa, İtalya gibi diğer Avrupa ülkelerinin de takip ettiği tek sistem lehine bir güç dengesizliği var. Ancak ben bu sistemin çökmekte olduğunu düşünüyorum; 76 yıldır bildiğimiz bu sistem sona erme tehlikesiyle karşı karşıya.

– Gazze’de ateşkesin hâlâ uzak bir ihtimal olduğunu mu düşünüyorsunuz?

FRANCESCA ALBANESE – En azından kısa vadede iyimser değilim. Umarım bir gün Yahudi, Müslüman, Hıristiyan, İsrailli, Filistinli bu topraklarda yaşayan herkes eşitlik ve özgürlük içinde yaşayabilir. Çünkü bunlar, adil bir barışın koşullarıdır. ABD ve İsrail’in düşündüğü barış, yani Filistinliler için özgürlük ve insan haklarının olmadığı iki devletli çözüm artık sürdürülebilir değil, adil bir barış değil: Dayatılan boğucu bir barış bu. Filistinlilerin istemediği bir barış bu. Önümüzde şiddet dolu bir on yıl tahmin eden İsrailli tarihçi Ilan Pappe’ye katılıyorum. Yahudi üstünlüğü sayesinde ayakta kalan bir apartheid sistemi olarak İsrail, artık açığa çıktığı ve herkesin gözü önünde olduğu için çöküyor. Hâlâ sadık savunucuları var, evet, ama uzun süre dayanamayacak. Kısa vadede şiddetin devam edeceğini ve bunun İsrail’in giderek yalnızlaşmasına yol açacağını tahmin ediyorum. Bu arada çatışmanın bölgeye yayılma riski var. İsrail’in asgari düzeyde bile olsa aklını kullanarak, Lübnan ve İran’la bölgesel bir çatışmayı kışkırtmanın hiçbir kazanç getirmeyeceğini anlamasını diliyorum.

Hâlâ yapılacak çok iş var; Filistinliler ve İsraillilerin özgürlüğünü ve insan haklarına saygıyı garanti altına almak, aynı zamanda kendimiz için de özgürlüğün devamını garanti altına almanın bir yoludur.        

ÇEVİRİ: BİRGÜL GÖKER PERDİSA