March 16, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Ataması yapılmamış son bürokrat: Kemal Kılıçdaroğlu

Ataması yapılmamış son bürokrat: Kemal Kılıçdaroğlu

GÖKÇE GİRESUNLU

Arkadaşımız Behlül Özkan Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bir makale kaleme almış. Ne yazık şimdilik Türkçede yok. Ruşen Çakır konuk etmiş, makalesinin içeriğini sormuş. Oradan haberdarız.  

Özeti şu; “Bu makaledeki temel argüman, Erdoğan’ın son on yılda sayısız toplumsal, iç ve dış politika krizini çözmede başarısız olmasına rağmen iktidarda kalmayı başarmasının başlıca nedenlerinden birinin Kılıçdaroğlu’nun devletle işbirlikçi bir ilişki sürdürme ısrarından kaynaklandığını ileri sürmektedir.” CHP lideri olarak görev yaptığı dönemin temel özelliği “işbirlikçilik çabalarından” ibarettir, söylediği bu. 

Kılıçdaroğlu işbirliğini kimle yaptı? “Erdoğan’a muhalefet ederken devletle işbirliği yapmak”, makalenin başlığı böyle. Peki Erdoğan’dan başka veya Erdoğan’ın dışında bir devlet var mı? Kılıçdaroğlu’nda böyle bir soru olmadığını biliyoruz. Soru yoksa cevap da yoktur. Ama Kılıçdaroğlu böyle bir devletin varlığına inanmaktadır. Dolayısıyla karşısına çıkan her dinciyi, her sağcıyı, her faşisti ve her Fethullahçıyı devlet sanmakta veya devlet kabul etmektedir. 

Diyor ki Behlül Özkan, Kılıçdaroğlu üst düzey bir bürokrat ve teknokrat. Hep devletle ve düzenle işbirliği refleksi var. Bürokratken sorunsuz işlemiş bu. Devlete muhalefeti hiç düşünmemiş. Daha fenası siyasete atılınca da o bürokrat refleksiyle devam etmiş. 

Tabii bir bürokrat olduğu için partiyi ve örgütü de bilmemektedir. Halka sırtı dönüktür ve her şeyi devletten beklemektedir. Emekli edilene kadar devletin bir şekilde kendisine el uzatacağını ummuştur. Dolayısıyla hep beklemektedir. Neyi? İşte orası belli değil.

O beklerken Türkiye sürekli kaybetmiştir. Beş genel seçimi kaybetmenin sorumluluğu omuzlarındadır. Erdoğan’a karşı da kaybetti, malum. Haliyle Erdoğan’ın iktidarda kalmasının da baş sorumlusudur. 

BÜROKRATLAR ÇEKİLMEZ

Peki bu ağır yenilgilere rağmen neden çekilmedi? Behlül’ün sorusu da budur. Bürokratlarda atanmadığı için çekilme refleksi yoktur, cevabı böyledir. 

CHP’nin başına da atanmıştır, devlet marifetiyledir, artık bunu söyleyebiliriz. Baykal’ı devletin tasfiye ettiğini görmüştür ve bunu bir atama işlemi olarak kabul etmiştir. CHP’ye atanmayı başardığını biliyoruz.

Tayyip Erdoğan rakibinin atanamamış bir bürokrat olduğunu fark etmiştir. Haliyle Özkan da, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun karşısında ana muhalefet lideri olarak kalmasını istediğini hatta gerektikçe desteklediğini söylüyor ki siyaseten doğrudur. 

Hep devletten atama bekledi. CHP’yi PM meclisi ile değil kimden geldiği meçhul telefonlarla yönetti. Devlet sandıklarının önüne koyduğu listeleri kendi listesi olarak açıkladı. Onların kulağına fısıldadıklarını kendine danışman yaptı. Böylece Kılıçdaroğlu’nun sırrını da çözmüş oluyoruz. 

Artık devlet parti devleti olmasına rağmen Kılıçdaroğlu partinin dışında bir devletin varlığına inanmaktadır. Dolayısıyla karşısına çıkan her dinciyi, her sağcıyı, her faşisti ve her Fethullahçıyı devlet sanmakta veya devlet kabul etmektedir. 

KILIÇDAROĞLU’NUN DEVLETLULERİ

2017 yılında MİT mensubu Enver Altaylı ve damadının da arasında bulunduğu 4 kişi hakkında “FETÖ” mensubu oldukları suçlamasıyla dava açıldı. Altaylı ile ilişkide olduğu iddia edilen sanıklardan biri Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı “yaratıcı yönetmen” Rasim Bölücek’ti. İddianamede, Enver Altaylı’nın Rasim Bölücek’le iki ayrı telefon hattından tam bin 159 görüşme yaptığı iddia ediliyordu. Bölücek mahkeme safahatında görüşmeleri doğruladı, “Enver Altaylı hiperaktiftir, günde 10 kez arar” diye gerekçelendirdi durumu. 

Rasim Bölücek, İYİ Partili Hasan Bölücek’in kardeşiydi. Hasan Bölücek, daha önce Büyük Birlik Partisi ve MHP’de de görevler almıştı. Babaları Cemal Bölücek MHP içinde Ülkücü militan Muhsin Yazıcıoğlu’na yakındı. 12 Eylül faşizmi kapıyı çalmadan önce sokaklarda solcu avlamaya birlikte çıkıyorlardı. MHP ile olan kan bağını CHP’ye taşıdı. Mansur Yavaş’ı Kılıçdaroğlu ile Rasim Bölücek tanıştırdı. 2015 Ağustosundaki AKP-CHP koalisyon görüşmelerine de Kılıçdaroğlu’nu temsilen dört üye ile birlikte katıldı. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday yaptıran ve “Ekmek için Ekmeleddin” sloganını icat eden de odur. 

Ekmeleddin İhsanoğlu Tayyip Erdoğan’a seçimi kaybedince Kılıçdaroğlu peşini bırakmadı, CHP’den milletvekili adayı yapmak istedi. Ekmekçi Ekmeleddin’i devlet sanıyordu. Ancak Ekmeleddin ekmeğini MHP’nin kapısında aramayı tercih etti. 

Yalnızca Rasim Bölücek değil, Kılıçdaroğlu’nun pek çok danışmanı “FETÖ bağlantısı” iddiasıyla yargılandı, sorgulandı. 

Eski başdanışmanlarından Fatih Gürsul, “FETÖ’nün İstanbul Üniversitesi’ndeki akademik yapılanması”na ilişkin davada “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Eski danışmanlarından Gazeteci Murat Aksoy, “FETÖ’nün medya yapılanması”na ilişkin davada yargılandı. Yattı çıktı. 

Eski danışmanlarından Koray Çalışkan, “Fethullahçıların akademik yapılanması”na yönelik soruşturma kapsamında 10 Temmuz 2017 tarihinde gözaltına alındı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 

Eski danışmanlarından Alper Keten’in, örgütün haberleşme programı olduğu söylenen ByLock’tan “FETÖ” yöneticileriyle irtibat kurduğu iddia edildi. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Keten yurt dışına kaçtı.

2017’de Nuray Çepni’yi başdanışman atadı. Nuray Çepni’nin en önemli özelliği partinin az sayıdaki türbanlı kadın üyelerinden biri olmasıydı. 2012 yılında CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanlığı’na adaylığını açıklamış, sonra baskı gördüğü gerekçesiyle adaylıktan çekilmişti. Çepni’ye göre, o dönemin CHP İstanbul İl Başkanlığı baskıcı ve taraflı tutum takınmıştı kendisine karşı. Arada yumuşama sağlanmış olmalı. 

AKP’nin kurucu isimleri arasında yer alan eski Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan 2019 yılında partisinden istifa etti. Kılıçdaroğlu’nun daveti üzerine CHP’ye katılan Zeydan danışman atandı. 

AKP’li geçmişiyle tanınan Erdoğan’ın eski danışmanı İbrahim Uslu’yu da danışman kadrosuna aldı. Uslu, Deniz Baykal’a yönelik kaset komplosundan Kılıçdaroğlu’nu sorumlu tutmuştu.

O zaman bu “atamalara” anlam verilemiyordu. Partiye devlet görevlisi ataması olduğunu şimdi anlıyoruz.

TEK DEVLET BÜROKRATI KILIÇDAROĞLU MU? 

Sadece bunlar değil dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet demesini, sokağı öcü ilan etmesini, YSK kararına itiraz etmemesini kulağına hep devlet fısıldamıştır. Tayyiban rejimine direnen yüzde 50’yi rejime hediye etmiş, Erdoğan için dikensiz gül bahçesi yaratmıştır. 

Bunları doğru kabul edersek Ekrem İmamoğlu’nu da kulağına fısıldadıklarını kabul etmemiz gerekir. Devletten geldiğini sanmış olabilir. Koç’tan geldiğini biliyoruz, devlettir. Devlet kulağına eğilmiş, büyük planı açıklamıştır; AKP rejimi Erdoğan’dan sonra da devam edecektir. Bu devamlılık CHP’ye ve başındaki Kılıçdaroğlu türü politikacılara bağlıdır. Plan budur.

İnanmış bir devlet bürokratıdır. Hizmet etmiştir ve karşılığında tayin beklemiştir. Tayin beklerken emeklilik bildirimi almıştır. Ancak hâlâ emekli olmamak için direniyor. Ankara’da büro açtı, geleni gideni eksik olmuyor, devlete “atanmaya hazırım dilekçesi” niyetinedir. Ölmüştür ve farkında değildir. Yürüyen ölüler dönemindeyiz.

Güzel. Bu vesileyle Ruşen Çakır’a da borçlanmış olduk. Öderiz. Ruşen Çakır, bu foncu arkadaş, konu eğer İslamcılık veya Sait Nursi değilse yüzünde müstehzi bir ifadeyle konuşuyor hep. Çünkü bu iki konu dışında ciddiye aldığı herhangi bir konu yoktur. Devlet odaklı islamizasyon politikasının basındaki en önemli ayaklarından biridir. Haliyle laik cumhuriyetin yıkılmasını bir yürüyen ölünün sırtına yükleyip kurtulamazlar. 

Bir fırtına yaklaşıyor, ortalığın böyle kararmasından belli. Fırtına patlamadan önce ölüleri gömme görevimiz var. Başlıyoruz.