April 25, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Ukraynistan savaşında Rusya’nın benzersiz silahı 

Ukraynistan savaşında Rusya’nın benzersiz silahı 

Rusya’nın gücü nereden geliyor? Askeri ve ekonomik gücünden değil, insani gücünden söz ediyoruz. Artık içsavaş sinyalleri veren Avrupa’da ve diğer Atlantikçilerde olmayan bir şey bu. Tarihten alınan bir kitle desteği. 

Ne demek istediğimizi Korkut Boratav Hocamızın soL Haber Portalı’nda 26 Temmuz tarihli yazısından örnekle anlatabiliriz. Prof. Dr. Boratav, İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği katliamın kayıplarını hesaplarken bir ayrıntıya dikkat çekti. Buna göre, çatışmalarda yaşamını yitirenler, yani doğrudan ölümler tam gerçeği açıklamıyor. Hatta onun yarısı bile değil. Boratav Hocamız, Filistin’deki katliamda çatışmaların “biraz sonraki sonucu” diyebileceğimiz dolaylı ölümlerin dolaysız ölümlerden 3 ila 15 kat daha fazla olabileceğini belirtiyor. Dolaysız ölüm sayısının “itidalli” bir katsayı olan 5 ile çarpılmasına gerektiğini kaydediyor. 19 Haziran itibariyle 37 bin 396 sayısının değil, bunun toplam/dolaysız ölüm katsayısı olan ve “muhafazakâr” bir rakam kabul edilen 5 ile çarpılmasının vereceği 186 bin 980 sayısının toplam ölümleri imlediğini ileri sürüyor. Haklı.

Sorumuz şu: Acaba bu, daha önce ve başka coğrafyalarda çok mu farklıydı?

Geçmişe döndüğümüzde ve Nazi Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ndeki soykırımına, orada gerçekleştirdiği yıkıma baktığımızda, korkunç bir rakamla karşılaşıyoruz. Gerçi Richard Overy gibi komünizme hiçbir sempatisi olmayan tarihçiler bile bir gerçeği en azından zikretmek zorunda kalıyorlardı. Overy, 2011’de Almanca da yayımlanan kitabında (“Russlands Krieg 1941-1945”) bazı Sovyet araştırmacılarının Hitlerci sürülerin işgal ettiği SSCB’deki insan kaybının 43 milyonla 47 milyon arasında değişebileceğine dikkat çektiğini de kaydetmişti.

Ancak, tekrar: Prof. Dr. Boratav’ın The Lancet dergisindeki bir makaleden hareketle yaptığı hatırlatmaları geçmişe ve hatta törpüleyerek çektiğimizde inanılmaz rakamlara ulaşıyoruz. Bunun itiraf edilememesini normal karşılıyoruz. Açıklanan 27 milyon Sovyet yurttaşının katlini, dolaysız ölümleri yani, 3 gibi bir “muhafazakârdan da muhafazakâr” rakamla çarptığımızda, Nazi Almanyası’nın SSCB’yi işgalinde, toplam ölümler kaleminde SSCB’de 70 milyonu falan çok aşan bir kalem ortaya çıkıyor. Öyle mi?

BİTİMSİZ BİR ENERJİ KAYNAĞI

Bu bir yıkım dökümü. Tamam. Fakat çoktandır kamu ağırlıklı bir kapitalizme geçmiş Rusya için NATO saldırısı altında tarihsel bir enerji kaynağına dönüştüğü de anlaşılıyor.

Gelmek istediğimiz nokta şu: 1945 yılında çatışmalar bitmişti Avrupa’da ve Moskova’ya 9 Mayıs’ın ilk saatlerinde Hitler Almanyası’nın kayıtsız şartsız teslim olduğu haberi ulaşmıştı. Ama sonraki aylarda ve yıllarda toplumsal varlığı çok olumsuz etkileyen dolaylı ölümler var. Çatışmaların ileriye dönük “yan etkileri”, sağlık hizmetlerindeki ve temel ihtiyaçlarla ilgili üretimdeki çöküş, sanayinin sivil ihtiyaçların dışına çıkmış olması, gıda, su ve konut gibi olanakların adeta ortadan kalkması gibi nedenler yüzünden yaşanan gecikmeli ölümler bunlar. 1940’da 170 milyonluk bir ülkeden söz ediyoruz. Toplam ölüm sayısı korkunç boyutlardaydı.

SSCB halklarının tarihin benzersiz ve belki de tek soykırımının 70 milyonu aşkın diyebileceğimiz bir “toplam ölüm” çemberinden nasıl çıkabildiği, nasıl SSCB’nin tekrar dünya gücü olabildiği akıllara sığmıyor. Belki de bu nedenle Batı dünyasında her gün hâlâ bu savaş ve Nazi Almanyası’nı ezmeyi başaran SSCB yönetimiyle ilgili kitaplar çıkıyor. “Baş şeytan” Stalin’e bir anlam vermeye çalışıyorlar. Ezici çoğunluğu Sovyet deneyimini karalamak amacıyla üretilmiş bu kitaplar ve belgeselleri saymak bile mümkün değil. İlgi bitmiyor.

Bulat Okucava’nın ünlü şarkısında olduğu gibi, “insanların hatırladıklarında inanamayacakları” soykırım günlerinin ardından SSCB’nin kurucu ve kurtarıcı babalarının nasıl korkunç bir kırımın üstesinden gelebildiği görüyoruz. Gerçekten de tarih böyle bir yıkımın benzerine tanık olmamıştı. Ancak aynı tarih bu kadar kısa bir süre içinde bu tür bir silkiniş ve yaşamı kurma atılımı da yaşamadı.

Burada özellikle dikkat çekilmesi gereken, askeri başarılar değildir. Sivil halkın maruz kaldığı korkunç kıyımın altyapısını oluşturan benzersiz maddi ve manevi tahribatın 1945 sonrasında üstesinden gelinmesi, ardından da Sovyetler Birliği’nin dünyanın ikinci büyük gücü haline getirilebilmiş olmasıdır. Benzersiz kıyım, bitimsiz bir enerji kaynağı olabilmiştir.

İşte Putin yönetimi, görünen o ki, böyle bir kaynaktan yararlanıyor. Bir Hitler kasabı Bandera’nın hayranı Kiev’deki iktidarın ve destekçisi NATO’nun, AB’nin böyle bir kaynağı yok.

Rusya’nın Ukraynistan’da NATO ile çatışırken içeride herhangi bir karşı cephe ile karşılaşmaması, fakat Avrupa Birliği’nin resmen içinden bölünmeye başlaması (“Orban sendromu”) bu silahla bağlantılı olmalıdır. Savaşın yönünü belirleyecek olan bu silahtır. Zaten de iş oraya gidiyor.

Yıkım, dedik. Böyle bir yıkım Rusya açısından iki şeyi önlüyor; bunu belirterek kapatalım. Bir: İçerideki kenetlenme ve halk desteği, ki bu, karşıtlarındaki içsavaş basıncını yükseltiyor. İki: Böyle bir felaketin üstesinden bir dünya gücü olarak çıkmanın beraberinde gelen “başarı enerjisi”. Bu ikisi de Atlantikçilerde yok ve Rusya’nın asıl büyük silahı, bu.