October 31, 2025

Tekin Yayın Dağıtım San.Tic.Ltd.Şti

Mimar Sinan Mah. Atlas Çıkmazı Sk. No:7 Üsküdar/İstanbul

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Elif Akkaya

Telefon

0216 323 20 20

E-mail

info@tekinyayinevi.com.tr

Website

Tekin Yayınevi

Teknik Sorumlu

Tetris Teknoloji

Kapitalizmin “Evrim Teorisi”: Neoliberalizmden adım adım militarizme

Kapitalizmin “Evrim Teorisi”: Neoliberalizmden adım adım militarizme

İLHAN AYER

Kapitalist sistem, sadece ezilenleri, işçileri, orta sınıfı çaresizliğe savurmuyor, sistemin içindeki irili ufaklı, orta düzeydeki birçok şirketi de zor durumlarda bırakıyor. Büyük şirketlerde krizlerle beraber kaoslara sürüklenebiliyorlar. Ekonomik kriz zamanlarında, Türkiye’de bazı işverenler güvenli limanlar olarak tarikatlara, partilere, bürokrasiye sığınırken, bazıları da kendi işlerini bırakıp ihaleler yoluyla, inşaat işleriyle, rant elde etmek için sermayelerini korumaya çalışıyorlar.

CHP’den istifa eden Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun eşinin sahibi olduğu Jantsa jant fabrikasının içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan kurtulma tarzı bizim sorunumuz. Kesin bilmiyoruz, tahminimize göre Çerçioğlu’nun aylık maaşı 150.000-200.000 TL arasında değişiyor, öyle deniyor; bir ailenin geçimi için oldukça iyi bir para. Ancak, sizin ayrıca bir fabrikanız varsa, yüzlerce işçi çalıştırıyorsunuz, şirketiniz de ekonomik bir krize girmişse, o fabrikanın giderlerini, ihtiyaçlarını karşılamak hiç de kolay değildir. Ya çeklerinizi kırdıracaksınız, ya kredi çekeceksiniz, ya işçi çıkartacaksınız ya da taze para akışı sağlayacak ticari birleşmelere gideceksiniz.

Denize düşen yılana mı sarılır? Devlete kapağı atmak, kamuculuğun ayrıcalıklarından yararlanmak en güvenli iş. Cumhurbaşkanı Erdoğan özel sektöre seslenerek “Yapın!” diyor, özel sektör, sıkışınca soluğu kamuda alıyor. Madem öyle, kamuculuktan yararlanmak tatlı bir iş, bu işi genişletelim. Tek tek patron ayrıcalıklarına son verelim, kamuculuğu halkla buluşturalım. Herkese eşit bir kamuculuk anlayışı getirelim. Devlet destekli ayrıcalıklı özel şirketlere bir son verelim.

Cumhuriyetin ilk döneminde kurulan büyük kamu kuruluşlarının halkın temel ihtiyaçlarını karşılarken, özel sektörün nasıl serpildiğini elbette unutmuyoruz. Türkiye burjuvazisinin kökeninin burada yattığını da…

TÜRKİYE ALMANYA’DAN FARKLI MI?

Derdimiz sadece Türkiye’de olan bitenler değil: Türkiye ekonomisinin can ciğer kuzu sarması olduğu Federal Almanya’da da şirketlerin başlarına gelen ekonomik krizleri nasıl çözdüğü… Almanlar da ekonomik krizlerden çıkmak için çeşitli yollar deniyorlar, kimi aile şirketleri, başka aile şirketleri ile birleşmeye (“Fusion”) giderken, kimileri de finans şirketleri ile ticari ortaklıklar yapıyorlar. Bazı şirketleri uluslararası şirketler satın alırken, bu şirketlerin mal varlıkları kısa zaman içinde ya Polonya’ya, Romanya’ya ya da ucuz işçilik olan yerlere götürülüyor, makinalar satılıyor, gayrimenkuller de fırsat çıkınca uygun bir fiyatla elden çıkarılıyor. Şirketlere göz diken başka kapitalist yamyamlar ortaya çıkıyor. Kimi firmalar belediyelerin verdikleri teşviklerle işyerlerini başka şehirlere taşıyor, kimileri de eski “Doğu Almanya” şehirlerine girdi sağlamak için gidiyor. Bazı şirketler yönetim merkezlerini, taşradan alıp büyük finans şehirlerine taşıyorlar. Kimi şirket sahipleri de daha fazla ilerlemeyecekleri anlayıp iflas ilan ediyorlar. Sonlarını görüp durulması gereken yerde duruyorlar.

Dünyanın önde gelen yatırım bankaları, Federal Almanya’daki büyük endüstri ve hizmet sektörünün hisselerinin bir bölümünü almış durumda. Son yıllarda, hem Amerikan hem Arap sermayesi Alman sermayesi ile bütünleşmiş durumda. Gerçi tersi daha doğru: Alman sermayesinin dünyanın birçok ülkesinde ciddi boyutlarda bir sermaye ağırlığı bulunmakta.

Son gelişmelerden anladığımız şu: Artık Federal Almanya’da aile şirketleri de tehlikede. Çoğu aile, şirketlerindeki hisselerini satıyor, inzivaya çekiliyor. İşçi sınıfı ise eski günlerini arıyor: Beterin beteri var. Çünkü işçilerin çoğu finans dünyasının yeni elebaşıları olan beyaz yakalılardan hiç memnun değil. İşçiler onları gaddar yöneticiler olarak görüyorlar. Çünkü işyerinde yapılan baskılar, mobbinge varan uygulamalar, daha fazla üretim, daha fazla çalışma, akort iş, diğer işçilerle rekabete zorlama gibi yaptırımlar işçileri bezdirmiş durumda. Ayrıca, noel ve tatil ödemelerindeki kısıtlamalar, ek mesailerin ödenmesindeki cimrilikler, kimi işçileri bu yeni acımasız yöneticilerle karşı karşıya getiriyor. Federal Almanya’da işçi sınıfı sosyal devlet kazanımlarını tamamen kaybetmekle yüz yüze. Neoliberalizmin “kazanımları” bunlar.

Fakat bu Federal Almanya’da şirketler o kadar büyük, bölüşülmüş piyasalarda rekabet şansı o kadar az ki, yeni bir girişimcinin “sahneye çıkması” çok zor. “Birkaç makine alayım, üretime geçeyim, kervan yolda düzülür,” diye bir anlayışın yaşaması mümkün değil. Federal Almanya’da özgürlük alanı yok, giderek hem işçi hem de küçük işletmeler için kapanan, daralan ekonomik alanlar söz konusu. Nedeni de belli: Tekelleşmiş şirketler!

Neoliberalizm diye diye sadece elimizde “militarist” ekonomi kaldı!

Asıl bunu konuşmamız lazım.

FOTO: Leonhard Niederwimmer / pixabay.com